EROS UYURKEN
sen
son sahilin ıssız atlas çiçeği ve sevdaya bakire dilek taşıydın ne kadar deniz varsa üstüne akardı, fırtına ve coşkulu dalgalarla ama düşmezdi yüreğine beklediğin o tek damla, ıslanmazdın sen kurumuş umut tarlalarında, sabahsızlığın akşam yıldızıydın… çünkü kalem.., seni henüz tanımıyor, bütün şiirlerini boşluğa yazıyordu ve yazılan her şiir sanki, mevsimi erken biten yaprak gibi dalından düşmeden sararıp-soluyor ve kayboluyordu... ..., senin yaşadığın her şehir başka gelirdi üstüne, bu şehir daha başka ama sen sokaklarını adımlamaktan, ölümden kaçar gibi kaçardın bilsen bile çare olamayacağını, yüreğine yapışmış yalnızlığına adressiz davetiye gönderirdin, hiç tanışamadığın köşe başlarına… çünkü kalem.., aklına getirmeden, bir gün seninle karşılaşma ihtimalini kurşun damlasıyla imzalıyordu, yazdığı her dizenin sonunu şiirin dalından düşme sebebi, kim bilir bu damlalardı belki... ..., senin dağların patlardı her sabah, ardında sevda masalım saklı dediğin ama o masal tek satır okutmazdı sana, uçsuz bucaksız boşluğunda yüreğini toz duman sarardı, daha çok ortasına düşerdin gecenin öyle kıyamet kopardı sonra, geldi sonunda sonsuzluğun sonu derdin… çünkü kalem.., solmayacak bir şiir yazmak için hala kelebekleri bekliyordu oysa mevsim körler mevsimi, zamanın asası ise paslı zemberekti işte böyle yaşanıyordu ve benim de senden hiç farkım yoktu... ...., Cevat Çeştepe Derken günlerden bir gün Afrodit; odaya girdi, perdeleri açtı, güneş içeriye doldu, yatağında uyumakta olan oğlunun saçlarını okşadı. Ve yumuşacık “anne” sesiyle: -Hadi uyan Eros, bak yeni bir gün başladı bile dedi. Eros annesine gülümseyerek yarı uykulu gözlerini araladı, güne başlamak için el yordamıyla sadak ve oklarını ararken o an pencerenin önünden nereye konacağını çok iyi bilen bir çift kelebek havalandı, uçtu….uçtu…… |
için dışına aynasına hitabı kah çıkarım gök yüzüne seyrederim alemi
kah enerim yer yüzüne seyreder alem beni
Gönülden teşekürler
selamlar