SÖZ TOMURCUKLARI
intihar mevsimine gebeydi düşler
gözlerimizde şiddetli geçimsizlik ömür çizgisinde silinmişlik geçip gittin yokluğuna kavrulurken sular gittin aklımdan paçaların ıslak ses/sizliğin dikenleri batarken rüyalarıma otobüs pencerelerine asıldı yüzüm kim dokunur gözlerinin yeşil panjurlarına bil/sen kaç devran gözü döndü bakışlarımın nasılda sen oldum dibine kadar bu kadar çıtkırıldım mıydı duygularım yoksa sen mi bastın damarına tanıyamazdın saçlarımdan akmadan beni yüzümde yağmur çisentisi önce yolları sildim gecenin karasında sonra içimdeki zifiri süpürdüm nedir bu dilimdeki tutukluk sesiz harflerimin parmak uçlarında yürürken kalemim bıraksam yağacak kör kütük üstüne seslendim dişlerimin arasından bir-az da-ha kal-san şimdi gece tekinsiz gitme/sen güneş doğsa, kış bitse şehrin sükunetine yıldızlar düşse bir sevgili gömülse geçmiş son deminde yığılsa anıların üstüne iki beden bir yalnızlık kollarım da götüreceklerse adresini başka şehirlere yemin ediyorum batıracağım içimden geçen tüm gemileri yıllar geçtikçe azarmış acılar yalancı bir günbatımı sırrını silerken dudaklarının martı hıçkırığındaki şarkıyı geçirip üzerine gidecek misin yine de bugün de dün olacak nasıl olsa hep dün de mi kalacağım geçmişse senin adın bırak sende kalayım susmak için geçtim şehrinin kıyısından dilimin altından fırlayan çığlığın istesem de geçemedim önüne örtemedi dudaklarımı kırılan ellerim bileklerimde cinnet mevsimi çizikler bedduaya diz kırmış zihni bulanık kelimeler şiir bastı geceyi dudaklarıma iliklenen baş harflerin sökülür yüreğimin ilmikleri dudağımın ucunda kıvrılırken yalnızlık gitmeye yeminli mi baharın sancısı kaybetmiş ücrasını halsiz söz tomurcukları askıntı aklıma filizlenen harfler yeminleşirken düşmeye iki damla söz çukura misafiriydin yüreğimin efkara yenikti masallar gün lekesi sürerken ellerin tenime demedim deme paranoyaklaştım yine bu gece kirli sakallı ölüm öptüm dudaklarından kıpırtı/sızdı tebessüm gözlerime perdelenirken bakışların gidişini gömdüm kahvenin telvesine bir yol çizdim ikimiz için fincanın yüzüne sahip çık istedim ruhumun eylemsiz günlerine en derine açtığın yara kapandıkça kaldırıyorum kabuğunu her seferinde anladım ki seninle seviyorum kanamayı ağlamak istiyorum düşüremiyorum gözlerimi bu kadar kör sağır mıydı kıyamadığım yüreğin birkaç cümle süzülürken evin gri duvarlarında bir çift yeşil sürüyorum dudaklarımın çatlağına gelincik kırmızısı yankıyı bırakırken gökyüzüne aymazlığım patlak bir balonun ağırlığında gidişin düştü aklıma sıklaştı adımların sen köşeyi dönerken yarımlaştı bakışlarım inledim mi yoksa çilelerimi çatırdadı tutuşurken avazımdaki kibrit kokulu benliğim tekrar sana düşemeyecek kadar yaralıydı tehirli trenlere bilet kes benim için yürürken yüreğim ardın sıra döküldün kül rengi saçlarımın gölgesinden sahibi olamadığım bir hikayenin kahramanı kalırken adım şemsiye tut aklıma bak sensiz nasılda ıslandım |