Yaması bozuk ceketi vardı yüzü benizli yalnızlığımın...Vişne çürüğü mısralarda,nöbetleşe kimsesizleşme gafleti alıyor geceden gündüzü. Bâdeyi kana kana içmekti cennetinden.Gözlerimin ferinden kışları bahara perçinlemekti aşk... Yaması bozuk ceketi vardı yüzü benizli yalnızlığımın. Hünerli yumruklar ile yoğurulmuştu. Ta ki uçurtma gönül bahçesine takılana dek. Aşk kıvamına ulaşmak üzere idi... Küçükce kurguların arasından geçen menfur bir oyundu sakladıklarımız. Tut ki yüzü kızaran iki kelimeydi. Bilenen iki savaşçıydı. Say ki hüzün atkısıydı boynumuza dolanan... Yazılan kara portredeki filmdi. Cüretkardı siyahi yalnızlığımız.emekçi bir işçiydi. Kurgulanan seneryoda başrol oyuncusuydu. Makas beyaz kurdeleyi kıyımına uğratmıştı bir kere. Aşk başlamıştı... İki ömüre konuşlanan iki acıydı bitmeyen masalımız. Zincirlere tercuman edilmişti zifiri yanlızlığımız. Şimdilerde ben Gözlerinin perçinli şahibesiydim. Kırmızı kalem ile çizilmiş kan kurusuydum. Aşk devam ediyordu oysa... İnadına ikram edilen sonbahar akşamıydı. Cılız bir sıcaklık vardı. Gökyüzü yumurcak korkusundaydı Seni benden çalmıştı. Bütün suç ortadaydı . Sen gitmiştin. Aşk bitmişti. İntihara gebe bir beyin türküsü esiyordu artık.Mezarımda kıblesini şaşırmıştı bedenim. VEYSEL DURMAZ... |