Gitme!
Gitme!...
Küsmesin kaldırımlar Şehrin kör gözlü sokak lambaları Zenon farları kıskanmayacak bir daha Lavantalar üşümeyecek Ağlak bir kasım sabahında Bakırköyün bahçesinde o heykel Bir daha böylesi düşünmeyecek Neyzen tevfik içkiye tövbe edecek gitmezsen Monaroza mezarından çıkıp ağlamayacak Hiçbir tramway raydan çıkmayacak beyoğlunda Karıncalar eskisinden fazla çalışacak Güneş ücretsiz mesaiye kalacak Kışı düşünmeyecek ağustos böcekleri Emirgan sahilinde martılar Haram simit yemekleyecekler bir daha Ağaçları kesmeyecek ormancılar Rüzgar hayal araklamayacak artık Adem elmasını ısırmadan bırakacak Günah yazmayacak hiç bir melek Ya gidersen..... Sakalları kirli doğacak tüm çocukların Bütün aşklar dul Kumul fareleri kemirecek zamanı Mektuplarda olmayacak pul Karanlıktan dahada korkacak İstanbul Gideni getirmeycek sirkeci garı Dişleri dökülecek Ayasofyanın Çamlıcanın dudakları kuru Saçları beyazlayacak yıldızların Dahada bir hırçınlışacak Karadeniz Anadoluya göç etmeyecek hiç bir kuş Mum ışığında eriyecek bütün dağlar Anlamsız olacak her değiş tokuş Dahada kısalacak kelebeklerin ömrü Mevsimler bir daha değişmeyecek gidersen Gitme!... Ağlamasın anneler Sütten kesilmesin Ağrı dağı Emme bilmeyen çocuk Nemrut Mardinin gözleri çapaklı Kapatmasın odalara kendini Nazım Celallenmesin bab-ı ali Mecmualar yanmasın İsyan çıkmasın karagümrükte Alıştım ben sana gitme Karıştım ismine |
İlham çok ça
hürmet daim