1
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
895
Okunma
İlginç bir görev düşer bir çobana nedense;
Irmağın karşısına, götürecek ne dense!
Derler ki bu çobana: “işte kayık orada;
Kurt, kuzu, biraz da ot, geçmek için sırada.”
“Bir tanesi olacak kayığa bindiğinde;
Hepsi sağlam kalacak, karşıya indiğinde.”
“Ne otu kuzu yesin, ne de kuzuyu bu kurt;
Haydi artık karar ver, hemen birini oturt!”
Önce kuzuyu alır, koyar karşı tarafa;
Kendi başına döner, iyi çalışır kafa!
Kurdu götürür bu kez; yine geçer karşıya,
Kurt iner, kuzu biner; kurt bu işe karşı ya!
Sonra otu götürür, bırakır gelir kurda.
Geri kuzuyla döner; biter bu görev burda…
“Kuzu maskeli kurdun” sakınmalı haltından,
Nice kervanlar yürür, samanlığın altından !
Bu zihin jimnastiği, ders değil mi aslında?
Devirler değişse de; çoban oyun faslında!
Kurda merhamet etmek, kuzuya reva mıdır?
Böyle müzmin adalet, dertlere deva mıdır?
Kurdun, kuzunun, otun hakkını gözetmeli;
Adalet, hak-hukuktan, hakkıyla söz etmeli!
Düşünce tembelliği, sürü yapar milleti,
Kalk, silkin, uyan artık; kim sever ki zilleti!
Murat Canbolat