aklımın cehennemi
Tökezliyorum,
ayağım yerdeki kadına takılınca… Kadın çıplak ve tanıdık, “Burada ne işin var?” diyorum. “O gece benden memnun kalmadın mı?” diye soruyor. “Yoo, bilirsin bazen sadece sekstir.” “Bazen sadece ölümdür… Emmemi ister misin?” diyerek açtığı ağzından beyaz kurtçuklar dökülüyor, ayağımla itiyor, uzaklaşıyorum ardıma bakmadan, gökyüzünde girdaplar, koyu bulutları savuruyor içleri şehir dolu, aşağı, gökyüzüne doğru bakarken birine çarpıyorum, önümde çıplak kadın duruyor dönük sırtıyla, ve ensesinde çift haneli bir sayı var, altında “Erkeklerim” yazıyor. “Pardon. Sizi görmedim!” diyorum. “Önemli değil, bende seni görmüyorum…” diyerek yüzünü dönüyor, gözlerinin yerinde iki boş çukur var, derin, ağzım gibi karanlık… “Sen! Nasıl olur?” diyorum. “Sarıl sımsıkı, eski günlerdeki gibi…” diyor. “Gözlerine ne oldu?” “Bir gözünü bana verir misin?” “Üzgünüm, yapamam. İhtiyacım var onlara…” “Ama beni otobüse bindirip geceyi başkasıyla geçirdin.” Diyor. “Bunu nasıl biliyorsun?” “Sarıl bebeğim, eski günler hatırına. Ve gözlerinden birini bana ver… Hiç mi mutlu etmedim seni?” İtiyorum göğüslerini ve koşuyorum, iki kadın kesiyor önümü, “Bu kadarı fazla!” diyorum. “Neden ki? Yakın iki arkadaşı yatağa atmak yetmedi mi?” diyorlar aynı anda. “O zamanlar gençtim. Eğlenceli buluyordum. Üzgünüm…” “Sen üzgün olmayacak kadar gururlu piçsin!” diyorlar, yine aynı anda. Koşuyorum… Bir adam bekliyor yol kenarında “Dostum bu yol nereye çıkıyor?” diyorum. “Sevdiği kadın italyan’a kaçan adamsın sen değil mi?” diyor “Nereden biliyorsun bunu?” “Burada senden çok bahsediyorlar. Baksana adam ne iş yapıyordu?” “Kim?” “İtalyan.” “Ürolog.” “Maldan anlıyor desene, ha ha ha…HA HA HA…” “Siktir.” Diyor, uzuyorum oradan, arkamdan gülen insan sesleri büyürken, çoğalıyor, yankılanıyor kulağımın ovasında… Bir ağaç altına oturuyor, dinleniyorum. Derken bir el omzuma dokunuyor, “Ne oluyor lan?” diyorum zıplayarak. Arkamdaki ağaç dile geliyor, “Üç yıl… Sana herşeyimi verdim… Üç yıl!” diyor. “Sen kimsin?” Ağacın içene saplanmış bir kadın beliriyor. “Sana ne oldu böyle?” “Bu ağacın içine hapsoldum. Sana herşeyimi verdim. Bunu bana nasıl yaparsın?” “Aşık olmuştum. Üzgünüm…” “Hadi oradan! Üç yıl boyunca kıçımı düzerken üzgün değildin!” “Böyle bitsin istemezdim. Tanıdığım en iyi kadın sendin. Bana çok iyi davrandın.” “O zaman yardım et! Çıkar beni buradan! Üç yılın hatırına…” “Bunu nasıl yapıcam?” “Benim yerime geçmeyi kabul edebilirsin. Üç yıl bu ağacın içinde kalarak.” “Üzgünüm. Bunu yapamam. Yapamam…” “Senden nefret ediyorum. Nefret ediyorum senden!!! Bencil orospu çocuğu! Üç yıl kıçımı düzdün! Nefret ediyorum senden!!!” Hızla uzaklaşıyorum, bir otobüs durağı görüyor, oturuyorum, numara yok, güzergah yok, belki hiç gelmeyecek otobüsü bekliyorum, kaçırdığım tren, vapur, kadınlar misali… |