Firari
bu şiirde elemden soyunacağız
yaşadıklarımızı değil yaşayamadıklarımızı dağlara kaçıracağız gülümseyişin, kızıl bir öğlen üstü hüzün yolculuğunda ateş gibi dudağında kurumuşsa ellerin iki yana düşmüş, yüreğine kentten uzaklara göçler kurmuşsan sesin bile sinmiş bir köşeye, unutmuşsan bu şiir tam sana göre sen olursun, ben olurum, gece olur, ay da olur yüzyıllardır saklanan arzularımızı, intihara düşkün mevsimlerden kurtarıp radikal bedevi bir şair gibi kızgın kumlara değil büyük okyanuslara dökeriz bitap bir zavallılığın yalnızlığını paylaşırız bahçeleri kurutan sessizlik sokağa çıkmasın en kocamış kargalardan çocukluğumuzu çağırttırırız yıldızlara basa basa gelirler onlara bebek, onlara misket, onlara şekerler alırız dünyanın bütün bahçeleri isten, kirden temizlenir öyle bir çağrı ve öyle bir etki bu nasıl da büyülü kelimedir ’çocuk’ iyiye, güzele, temize, yeniden yaşımı almış giden gözlerime bakma denizi kucaklayan yakamoza bak ya da dalgaların türküsüne ah ne güzel olurdu, o türkünün içinde çırılçıplak kaybolmak yeterince taşınmış keder, suların akıyla uyansın bir sefer bakma, yorgun kırlarını sarı buklelerin düşleriyle avutan saçlarıma çok işimiz var sokakları toplayacağız daha ormanları kışkırtacağız ağaçları kuşları yardıma çağıracağız yazgısı karanlık kokan kaldırımları onaracağız evlerin tuzlu gözyaşlarıyla atan nabzını merhametin rüzgarıyla tanıştıracağız benim çocukluğuma, benim ürkek mısralarıma öyle yakınsın olmayacağına emin olduğum düştü yüzün bakma, haykırmamak için kendini zor tutan isyanlar yutan dudaklarıma biz oyunları bölüşelim tam ortasından cinnetlerimiz yanadursun bebeleri üşüten yeryüzünde biliyorsun yurdumuzun aklından zoru var nefretle, hainlikle, ölmekle ,öldürmekle ezmekle, ezilmekle örülmüş kubbeden kaçalım sebep çok işte, bunlar da ellerim yeni bir dünya isterim ah içimin devrim yürüyüşcüsü gözlerinde çırpınıyor gökkuşağı sen bulutların diliyle konuş ben martıların göğe sevdamızdan ağlayalım bu şiirde elemden soyunacağız yaşadıklarımızı değil yaşayamadıklarımızı dağlara kaçıracağız... hüzne ne kadar bulanmış insan yurdumun sümüğüne kurban çıplak ayaklı çocuklarından özür diliyorum göğüslerimize kazılmış bu ortak kaderden kaçamıyorum yaşam infaz edilmiş hayallerim dahi korkuyor kirpiklerimden öteye geçemiyor şiirim genzime kaçıyor ciğerim yanıyor... |
mecburmusun bu kadar acımasızca yazmaya
yine mükemmelsin, yüregine saglık