Son bir Şiir - Berf-âlud ( 1 )
Şümulüme bıçak gibi bileylenip kertil
Mizacıma terfi, her zamankinden sertim Yerinde mi ertin, ciğer pare pare Bir damla kızılcık ol yarin ciğerine serpil Aramızda ki mesafeler gözler ile bir atım Sana koşar fütursuzca, pervasızca kır atım Prangalara vuruldum, acizane pas tuttum Sen işlev durumdasın gözlerimde, ben atıl Gülü sevip var eden dikene nasıl kıysın? Nasıl kıysın yarenine ölüme varken kıyısı Doğru tadacağız hepimiz mühim olan haz almak Lezzet tomurcuğuna hakim ölüm haydi şimdi kıy, ısın. Kuşluğu selamlarken kanatların çırpışları Uğultularına eşlik eder maziyi yırtışlarım Asıl olan sükûnette curcunayı bulmak Bul ve yad et geçmişini bak, çoğalmış kırışların Şahsı tenzih gün eşindi, dönüp bak dün el Ayna boyu ferine, düğüm boğazına aşkın el Esrarının perçemine pençe şimdi bak ve gör Şuan yari yak ve göm. Ben senin, senin aşkın el Na mümkündür bunca zevke sefahate alışmak Ya, secde seyf et ya apış kal vebaline karışmam Yapışkan iken duygularım, bu denli duygulara Ölüm elbet senide benide santimiyle karışlar Mecaziyette zifrani sükûtun belagati Aramaktan bi çareyim ne güç var takatim Ne için yaratıldım ve neden genze har atıldı? derken.. Baktım ki muallakta asılı bir ben bir de şiirlerim afaki O ateştir ki ; yemiş ham çeliği güçlendirir Örs’ elendim kudret şahı haydi gel ve yık bendimi bismihi subhanehu, vurun yiğidin böğrüne Eli cisim değil mana tutar maneviyatın her ferdinin Benim gözümde olurun hiç ender hiç dereke Sahi gülünç durumdaydım ciddiyetti gereken Somurtup dur yine tavandaki ipe as yüzünü deste yünüm için sana muhtaç oldum herekem İzlerin nerede kasva masivayı kaplar cüda Bu serzenişti asra leş aklımı pakla hüdam Aşındığım kumlara yıkıldım sayende Ölüm aşkı bekler, zemheri geçmiş iken bak gün an. Bari yazdıklarım beyninin bi kısmını irdelese Fikirde sen kaldın, beyin fırtınamda sen eser Bir adım kaldı avuçta toz ferimde köz olmaya Gel dilimde söz ol yazıtlarımda sittin sene sen. Hu’ lara karışır aminlerim vasiyetimi topla Gördüğüm an tansiyon, yürek senkronize hoplar Ne soy ne soptan, inancın bağlılığın.. Ondan başka Söyle hangi hami eder var olanı yoktan Sahrada cayır cayır yakılmışken karda iz oyun Mühürlü ham sandığında sensizliğe biz oyu Sen bu denli muhalefet iken körpe duygulara, - yahu eline düşürmeyin can yerimden siz oyun. Güle yaşam kaynağı, pis vebalime nur su Mübalâma vesair, kül şemalime nursun Gözüme vuran güneş hayallerimi morarttı Tozpembe yaşayamayan Nârdanadam’a vur su. Uykusuzluk yoğurur gözlerimin çapaklarını Ufuk bakışlarına bedel saçımda ki çapı aklarımın Boğazıma kadar sana bandım gel temaşa et halimi Toz olurum iste , bana gelen altına ayaklarının. Sek olmasın lüzumu yok sen doldur ben içerim Kadehlerde yalnızlığım, teşrif et gel içeri Ekim boyu baş verdi, ben ekime yaş verdim Az gelmiş olacak hem filizlenir hem biçerim Bal renginde köpüklerin baldan tatlı ırmakların Ulaşamadığım her anı deşercesine tırnaklarım Göğün kasvetinde saklı içimin sıkkınlığı Esrarıme merhem, hem pusmuşcasına sır Râd’ ların. Yağar her an yığın yığın rahmetin güzeli Varsın gönlün şen olsun hem eğlenip hem üzelim Hoşnut mu? Talan yüz.. Ağustos sana güzel Amma unutma şubatlara gebe kara güz elin Boğazlar düğüm iken sen dönüpte aş kayır Lezzetine şükranım inan yiğeylemem başkayı Adın dilime file koskoca ilime boca İzmaritime filtresin damağımda aşk kayıp Bir saniye! Belki görsem huzuru bulurum Kaybederim geçmişimi zuhuru ve şuuru Hayaller katından boşluğuna sarkıyorum Yüküm ağır düş an, kanadıma boca şu nuru |
Bir beşeri sev de gör, söndürebilirmi gözyaslarin harı
İci yanan hersey dönerki; Şems- i mevlana, edebali
Beşeri mahşere degisti dost, üzer ki per perişan hali
Yüreğine saglık şair
Hoş bir sada ....,
Erdem Gümüş tarafından 8/3/2012 6:49:35 PM zamanında düzenlenmiştir.