10
Yorum
21
Beğeni
0,0
Puan
1957
Okunma

yer gök arası tutulmuş yollar
siyah dumanlar çöküyor doğuya
ve şerha şerha yangın yeri her yer
bazâra çekiyor çağın melaneti
barışa ön söz yazsak ne fayda
sulhun benliği üst üste alabora
çocuk sesleri alazlanıyor mazlum doğu’dan
durun!
dili dilimize uyarlanmış tebâ
orada alnımızın tarih yazısı
inanılmaz bir gül-nihal
seyreyleyin ki;
ustura ağzında ihtilaliniz
çoğaldıkça intihara dönüşüyor
hüzün visale sarıyor
gölgeler kaçışıyor aslından
kardeşlerim;
orada elinizin değdiği her şey
bunaltırken mihnet dünyanızı
biliyoruz hangi yanınız düş
nedendir bu düşüş!
bu yüzden
uykularımızı öğütledik
çözeceğiz savaş kundağının bağlarını
ne şiraz’dan ne hicaz!dan duyulacak
cihet bilmez veda’nın hüzzam sesi
yoksunluğunuz bizim yoksulluğumuz
analarınızın yemenisi dolaşıyor rüyamızda
öpüldükçe açılıyor bir hilâl içre
kalbimizin hokkasına batırıp
eritiyoruz artık prangaları
fıratın karanlık koylarında durup
gözlerine değerdiniz avcının
biz orada yanan gözlerimizle durmuşuz
baldırları çıplak uzaklara gülüşlerdeyiz!
tuzaklara düşüşlerdeyiz
devasa yetimler su akışlarında kırılıyor
gölgeler incelerek uzuyor kara deliklerde
biz güneyin serin sularında serinliyoruz!
yaprakları yaralanmış bir gelincik
doğunun kalbinde köpürüyor
kanayan bir gül gelincik
kalbi titriyor üzerinde!
zulmün rahman dimağı
ok kirişi
ve tambur
ruhun ve toprağın ölümsüz ezgileri
dönüyor acemaşiran semailer’i
ey hüzzam
ey melil melil vurdukça
kurşunun ucunda uğuldayan su
ezeli mehtap
ey rüzgâr ustaları
bâkî kubbelerde hoş bir seda var
ve;
yırtılsın atlasları
coğrafyanızın
açıl doğu
açıl közüm!
ney’in neysi gurbetinde
ipek kervanları hiç bitmez
ve hazan rüzgarı dağlarda davudi hüznün
açıl doğu!
açıl duvağım!
kan boyalı bir kent insan kemikleriyle kurulur!