ıslak karanlık..
hüzünlü ve çaresiz hissediyorum
kendimi.. yapraklarını döken bir sonbahar çınarı gibi kedersiz ve heder olmuşum... kim bilir adını bilmediğim bir yorgunluk mu yoksa hışırtısı göğü yırtan bi tasa mı? adını kendi adımı unuttuğum gibi kaybetmişim... ıssız bir sokakta arayıp duruyorum senleri ve benleri, dokunmayın bana dikenli siyah bir bentte benziyorum... geçen gün ayakabımın yüzüne bakınca ansızın alıklaştım... gözlerim pörtledi, paçavralaşmış halime bende şaştım, çünkü siyah kunduram başımdan büyük gözüküyordu, içim acı bir solukla kendine gelmeye çaılştı ve çok sonradan aklıma geldi kürek muahkumu olduğum... yaşarken esaret altında kalmanın halini yüzü siyah duvakla örtülü bir kadına bakarken daha iyi anlıyordum.. ona baktıktan sonra usulca koygunlaşıyordum, siyah bir camda zencileri hatırladım yaşamak adına güçlü kaslarıyla basket oynuyorlardı.. ben ise kendime ödünleme vermekten uzak dikenli bir çalının içine apışıp kaldığıma üzüldüm, çaresizce hiç bi şey yapmadan karanlığı beklemek çok zor sanırım.... |