yekbeni bulutun siyahına sar at gözlerinden dışarı dilsizdir rüzgârın anlattığı fısıltı kiraz dalında yağmur oluruz üşürüz temmuzda fırtına kıyıdaki gezgini vurur yek uyudum rüyalarımda yüzün soyut bir müzik kutusuna bakar gibi seni kozamda sakladım ayın yarım haline sustu bir keman blues sancılarım döküldü bildim hece tamamlanmadı içimdeki sonsuz tenhalık kabullenmek mi bir kitabın noktasındaki hikâye zamanı kaç parmak avuçlar yanarken gemiler günün ilk ışıkları öpmez dudaklarımı medcezir gözlerim uykulu yağmur mavisi saklanacağım bir yer kalmadı susup gitmeler sonbahar dökülür dilimde leylak rengi kırlangıç avluda oynaşan kar resmi kapattı eş değere yansıyan bir oda dolusu fırtına esrik yatağın sırlı aynası öyle delice yağmur yağar ki ruhuma zeytin karası ben nehirlerin kıvrılışını sevdim aşk münzevi kanatlarında sazlıkların üstüne doğru sıralanmış boncuklar dilsiz zaman serçeleri Aysu |