ÖLÜM YASASI
Bugün ; tarihlerin kırılma noktası ,
Bugün ; izlerin akıyor , tenimden usul usul.. Perde perde iniyor gözlerime , azar azar vuruyor ; Pençesi bir kurdun.. Akşamlar ; Efendim’e yasak,yasasında ilerliyor Benim cümlem; bir kadının iç denizinde: henüz bebek.. Düşlerim bile yoruldu, bu aciz bekleyişten… Bu yol , daha ne kadar uzar, Uzaya uzaya içimde ,volkanlar patlatan rüzgar.. Ki rüzgar göçebe bir AŞIK ’ın koynundan akmıştı göğsüme, Ben kalbimi ölümsüz sanırdım, Efendim’i görmeden önce.. İstanbul Boğazı’nda gemiler geçiyor,benim boğazımda bir yolcu eksik.. Şurada: Burnumun dibinde,burnumu sızlatıyor,körfezinde ki yalnızlık.. Çürür mü zaman,çürümüyor mu..? Allah Aşkına doğruyu söyleyin, durdu mu dünya ,battı mı benim şehrim ; Nerede benim efendim..? Kaderim, O’nun gözlerinde savruldu, mühürlendi Ben aşkla yandım,ateşe kanadımı be(r)del verdim.. Beğenmedim o hain kalabalıkların yalnızlığını Doldur o bardağı; - Bir kadeh daha, garson ! Vur dibine şarabın, dünya dönsün yine üstümde… Ben şarabı O’nsuz içmem, görmesem gözlerini, Yollarım kilitlenir, yıkılır şuradaki köprü, Sevmesem o Can’ım sözlerini, Burada duruyor işte: Taaa içimde aşkından miras k/özlerim.. Ah benim..Ah benim.. Ah benim.. Su gibi aziz, su gibi cennet , su gibi içime akan sevgilim, Ah benim, derin kuytusunda soldurduğum gençliğim, Ah benim , tüm bekleyişlerimi kurban ettiğim, Yere göğe sığmayan efendim, ‘’Kul olan, Sultandan nasıl ayrılır?’’ Sağır oldum tüm cihana, kör kaldım, gözlerinden başka renklere… Tek cümleni, sineme sarmak için, Yaktım içimdeki insan kırıntılarını.. Bir yolcuydum sadece dünyadan geçerken, Efendim bana değmeden önce.. Gece saçlarını örmeden içimde, merhamet dehlizinde Ve boğulmadan sularında, yanmadan surlarında, Fethetmeden kalesini,ölmem artık.. Ölmem artık ; Derdimden ölmeden önce… SİBEL EŞİYOK |