Kağıt HelvaBiz yine eski yılların o ilk sancısı gibi Başka bir mevsimin eşiğinde Sabah güneşinin kapısında bekleyelim İcabında tuvale çizebiliriz tazeliği Eskiden kar daha beyaz yağardı sanki Belliydi açelyaların ikbali beyazda Kağıt helva devriydi Martılar daha toktu o zamanlar belki Aşk yalansız Şirin ferhatsız olmaz gibiydi Ayın şavkı daha berrak yansırdı karanlığa Gökyüzü turnalardan sorulur Yağmur bulaşmazdı kanatlarına Alabildiğince yüksek uçardı kuşlar mecali derin Derman zülfüyardı Yaralar kabuk bağlardı dokununca Müptelaya tutulur fukara geceler Ömür daha çok uzar Ve aşk daha yakın gelirdi insana Mecnunlar anlatılırdı leyla dillerinde Görerek geçerdi ferhat dağların arasından Her şarkıda bir tebessüm aydınlığı vardı Ezbere bilirdik tüm masalları Baktıkça utanmayı Utandıkça unutup affetmeyi öğrenirdik Ne kadar unutursak o kadar özgür sevişirdi umutlarımız Bu kadar metruk değildi dünya Mendil satan çocukların yüzüne ay yansır Ve her çiçekçi kadının ellerinde bahçe dolusu sevinç açardı Oysa ne sen vardın ne de ben Tel örgü yoktu kaldırım taşlarında Şiirler düşmezdi birbirine ölmüşçesine Asileşmezdi yüzünde kahrın hayat ağacı Aşk ayağına dolanmazdı şafağın Bu kadar açlığa esaret olmazdı insanlarımız Deryalar içerdi sevmelere susamış gövdeler Ve göğe perçinlenirdi düşlerimiz Umut yakardı sevda türküleri İnan ısınırdı üşüyen ellerimiz Uzaktı imkansızlıklarımız hem de çok uzak Lakin hiç bir kelebeğin kırılmazdı kanadı Bekleyişi maviye boyar Biçare de olsa dilek ağaçlarına mendil bağlardık Hani umut vardı ya geleceğe dair Bir yarın daha En berrak Ve en temizinden Bekle döneceğim sözü tutulurdu ne pahasına olursa olsun Ve her gitmenin bir dönüşü olurdu Kırılan dallara inat Zifiri karanlığa canhıraş düşmezdi zaman Dipsiz telaşlara atmazdı kendini çöl sancısı Küflü kararlarla açığa alınmazdı özgürlük Nazarımda günahsızdı dünya Şimdi her an bir eylül infaz ediliyor elma ağacında Ya da şu an kaç baharın kalemi kırılıyor kim bilir Mozart makamında Ne zaman yemyeşil bir nefes alacağız Kıldan ince değil ki boynumuz Rüzgar saçlarımın üzerine düştükçe Yara alıyor sarılıyorum hiçliğe Şehir tüm kalabalığından arınıyor Zaptedemiyorum gölgeler üstüme yürüyor Ağzından salyalar akıyor kambur gecenin Çığlıklar ekseninde dağılıyor isimsiz yüzüm Ya sonra Çılgın nehirlere çarpıyorum Yağmurla birlikte üşüyoruz Oysa ne sen varsın ne de ben Ve şimdi biliyorum ki Aşkın tek galibi Gökte kanat izleri Sonrası tarihe karışıyor Biz kalıyoruz iki deliden... |
basmış ki kalem, ne yazsa okunur
kaldı ki dolu bir sesi var, anlatanın.
Tebrik ederim.
Beğenim ve saygımla.