Sorma
Başıma üşüştü melekler aklım gidip gelirken
Boşuna ezberledi ayetleri dilim Tozlu raflarda bir roman yalnızlığında nefesim Parmak uçlarında bekleyen Kırık umutları topladım doğudan batıya Tene düşen serinliğimdi beni rüzgara katan Çarpan bir kalbin kanatları gibi Uçup gittim yarına serilmiş ufka doğru Güvercin kulağına fısıldadım kuş dilinde Duymadın Hep iki dağın arasından doğdu güneş Ve ben en çok Gün batıran akşamlara kırıldım Kendi ruhuna üfleyen bir gidişin eşiğindeyim Oysa en çok gitmekten korktum Mevsimin gelinlik giyeni bahar der ki Düş deresinde yağmurla birlikte ıslandık Toprak koktu bileklerimiz Yoktun Ay indi gecenin yüzüne En yetim ve en kırılgan yanıyla Sular bastı okyanusu Yitmeseydim kaf dağından ötede Bu kadar benzemiyecekti anka külüne masum yüzüm Anlattım sevginin gücünü sana Anlamadın Dolandı durdu keskin bıçağın sırtında öfke nöbetlerim Üstüne yürüdüm adını gizleyen bu şehrin Hayallerim öldü Soğuğa değdi buselerim Ve hep yarınlar emzirdi bu vebalı aşkı göğsümden Bilemedin Öylesine mazbut bir şiirim işte Yazıldım mısralara yeşil mavi sarı Yine en çok siyahın deltasındayım Parmaklarım da serkeş bir kalem yazmayan Kılıktan kılığa girdim de Anlatamadım anılarımı buğulu camdan Var mı gitmenin bağrında menekşe rengi bir yer daha Söyle oraya gideyim Sükut feryatlar dilimde Sustum Geceye yükseldi avazım Eylülün gözlerinden çaldım hüznü usulca Bir umut daha astım bağbozumu düşlerime Bilsen bu kaçıncı umudu hüznün Şaşarsın Kısacası cebimde bir avuç seher yeli Gittim işte Artık kendini gecenin şerrinden sakla Bu son halka yapma diyordum Yapma Şimdi nereye gittiğimi Ve sarhoş gölgeler gibi nasıl tutunduğumu hayata Sorma... |