Son Vals
Tavusun tüylerinin güzelliği aşikâr;
İlahi bir fırçayla kusursuzca boyanmış Mevlanın hikmetini anlasak ne büyük kâr; Nâdâna sır olsa da ariflere ayanmış. Bir tavus, tüylerini yolarken teker teker, O sırada bir tavuk, geçmektedir oradan. Yaklaşarak tavusa kardeşim merhaba der; Hayırdır çıldırdın mı? Akıl versin Yaradan! Tavusun derdi başka, nerden anlasın tavuk? Kıymetli elbisesi avcıların hayali Her kafa taşıyamaz, zümrütle süslü kavuk; Asalet timsalidir böylesinin her hâli. Tavuğun hayalidir, tavusun kaçtığı ün Hedefe varmak için dere tepe aşmıştır! Darı ambarındaymış rüyasında daha dün; Tanınmanın derdiyle yıllarca uğraşmıştır! Ver bana tüylerini, telef etme boş yere; Bakınsın cümle âlem, takıp takıştırayım! Pişman olma sonradan desin dursun ne çare; Beni düşünme sen der, giyip yakıştırayım! Tavuk alır tüyleri, başlar bir bir takmaya. Yakıştı mı? diyerek fikir alır tavustan Acıyan gözleriyle, o da bakar "çakmaya"! Çirkine yakışır mı altından olsa fistan? Yürür kendi yoluna, geçilmez havasından Danışarak iş gören, yolda kalıp inlemez! Kime zarar gelirse; hevesi, hevâsından; Kimi belaya koşar, büyük sözü dinlemez! Yaklaşılmaz yanına, bizim süslü aktristin! Tavuklar bir bir çatlar, horozlar kalır hayran Kraliçesi artık; dansın, valsin ve pistin; Gözdesidir herkesin, lakin dönecek devran! Valse kaldırır onu, yakışıklı bir horoz; Bizimki darmadağın. pistte iki dönünce! Uçuşunca telekler, hemen başlar aforoz; Alaya alır herkes, şöhret şavkı sönünce! Artık çok geç olsa da, tavuk anlar tavusu. Tüh keşke dinleseydi, olmazdı böyle rezil! Belki binbir şekilde ruha kurulur pusu; Uy nefsine Muradım,her gün bin kere ezil(!) Murat CANBOLAT |
Hikâyeden şiire uyarlanmış anlamlı bir mesel. Verilen emeği ve başarınızı kutluyorum.
Sağlıcakla...