Dev
Tamamen toparlayamam seni asla,
Yamayamam, yapıştıramam, ve düzgünce birleştiremem. Katır anırışı, domuz hırıltısı ve zampara gıdaklamaları Dökülür o koca dudaklarından. Bir ahır avlusundan da berbat. Belki kendini bir kâhin sanırsın, Herhangi bir tanrının ya da ölülerin sözcüsü. Otuz yıldır temizlemeye çabalarım Boğazındaki çamuru. Daha akıllı olmadım fakat. Tutkal kavanozları ve lizol kovalarıyla tırmanırım küçük merdivenleri Matemli bir karınca gibi emeklerim Alnının yabani otlarla kaplı hektarlarında Onarmak için o engin kafatası levhalarını ve temizlemek için Gözlerinin cavlak, ak höyüklerini. Oresteia’dan mavi bir gök Kubbedir üstümüzde. Ey baba, kendi başına Özlü ve tarihselsin Roma Forum’u gibi. Açarım öğle kumanyamı kara selvili bir tepede. O eski anarşisinde, ufuk çizgisinde darmadağın Oluklu kemiklerin ve ısırganlı saçların. Böylesi bir enkaz yaratmak için Birden fazla yıldırım düşmesi gerek. Geceleri çömelirim sağ kulağının Bereket boynuzuna, korunmak için rüzgârdan, Sayarım o al yıldızları ve erik rengindekileri. Dilinin sütunları altında doğar güneş. Saatlerim gölgeyle evli. İskelenin o düz taşlarına Karinanın sürtünmesini dinlemem gayrı. [1959] Sylvia Plath (1932-1963, ABD) Çeviren: İsmail Haydar Aksoy |