Gözdeki Zerre
Gün ışığı gibi masumca durup baktım
Atlardan bir tarlaya, boyunlar eğilmiş, yeleler rüzgârda, Kuyruklar akmakta çınarların Yeşil zeminine. Damların üzerinden Kilisenin beyaz kulelerine çarpmakta güneş, Tutarak atları, bulutları, yaprakları Adamakıllı kök salmışlar, bir deryadaki kamışlar misali Sola doğru yüzse bile hepsi. O vakit kıymık uçup saplandı gözüme, Batıp kararttı gözümü. Sıcak bir yağmurda Biçimlerin eriyişini gördüm sonra: Atlar eğilmişti değişken yeşile, Çift hörgüçlü develer ya da ünikornlar gibi tuhaftılar, Tek renkli bulanık kenarlarda otlamaktaydı, Daha iyi bir zamandan kalma vahanın hayvanları. Aşındırarak göz kapaklarımı, yanmaktadır küçük zerre: Kendimin, atların ve filizlerin etrafında Dönendiği o kırmızı cüruf. Ne göz yaşları ne de göz banyolarının Dindiren taşkını çıkarabilir bu parçayı: Batıyor, ve bir haftayı buldu batıp durması: Kabul ederim artık tenin kaşıntısını, Kör olmaktır bunun sonu ve başı. Düşlerim Ödipus olmayı. Yataktan önceki, bıçaktan önceki, Broş iğnesinden ve bu parantezlerde Beni bağlayan merhemden önceki Kendime geri dönmektir istediğim; Atlar akıyor rüzgârda, Bir mekân, bir zaman, çıkıp gitmiş akıldan. [1959] Sylvia Plath (1932-1963, ABD) Çeviren: İsmail Haydar Aksoy |