Zengin SevgilimDolabımın en altında , şiir kitaplarının yanında duran votka şişesine takıldı gözüm... Söz verdiğimden beri içilmez olmuş öyle yarım kalmıştı... Sonra hatıralar canlandı... Dalıp gittiğim hayal mi ? Yoksa gerçek mi ? Sualleri içimde yankılanırken... Aşkın , gece ateş gibi düşüp yaktığı günlerde , Karşılıklı boşalan kadehlerin keyfinden esme bir meltem rüzgârıydı bana... Ben ise , ona hür bir yürek , Aklı selim bir hiç kadar yoktum ki Suretinden eskiyen bir boşlukta asılı salıncak kadar kıymet vermeyişinden , Kenara atılmış gibi duruyordum... Şişe... ve ben bir yarım hikayenin iki figûranıyken o zenginliği seçip başrolün hakkını verdi... zengin bir yalanın esratine peşkeş çekti kendini... Anlamsızdı gece , Her gece gibi hece hece düşüyordu sessizce içerime Ama yokluğundan bulunamıyordu sözleri... Öznemden ayrı yüklemim ondan bayağı bir farklıydı , O’ kendine göre zaten hep haklıydı... Sessizce uzandım... Tek gelen uykudan çok sızmışlıktı içmeden ayık ayık... Sabahı dar eden bir geceden kalma üzerimden geçen yıllara küfrediyordum... O uyanıyordu ben uyanmamak için dua ediyordum... Mutlu gülüşlerimi taklit edip benim ömrümü çalıyordu... Gece ile gündüz kadar tezat bir aşkın döngüsünde dönence zamanın da Kum saatine devri alemi yaşattım ve sustum... Ölüm , kadere inat nefes almaktı onu da başardım... Devrik şişeler mi ? Onlar halâ yarım... Yunus Özkan 01:25 / 06.04.2012 |