Izdırâp
Izdırâp, gece yarısında vuran gong gibi,
(Tın tın) ötüp yüreğimi hoplatır âniden... Eski hülyâlarım ki, yok hiçbirinin dibi, Bağı kopmuş inciler gibi dökülür birden... Izdırâp, yalnız kaldığım anlardaki dostum, Rûhumu saran hafakan, kafamda yanan kor. İnleyeyim derim... inleyemez yutkunurum; Yanıp da dışa sızdırmamak doğrusu çok zor... Izdırâp, gecelerde kendini hissettirir; Söyler ayrı bir buudda söylediği şeyi... Her ızdırâp bir kısım ilhâmlar da getirir, Hatırlatır bizlere insanlığı, sevgiyi. Gecede bir sürü ilhâm, bir sürü de azap, Ve, düşünce kuşağında hep doğum sancısı... Azapsız dimağların görecekleri serap, Sancılar değil; sancı çekmemek en acısı... Ey ızdırâp; anladım ki her şey senin ile! Sen Hakk’a giden yollarda vuslata vesile... |