Yola Düşen Ötelerin Gölgesi
Bir gurbet ve yolculuktur insana bu ömür,
Koşar bir sınırsız çölde nefes nefese. İnananlarda bir sevinçli telaş köpürür; Kulak verenler için öteden gelen sese, Bir temâşâ zevki olur yolculuk herkese. Kimiler yol boyu tökezler durur ard arda, Bin yeis akseder yüzüne, dudaklarına; Kimi de imanla, ümitle yürür bu yolda, Yüz sürer yürüdüğü yollar ayaklarına Ve selâm durur ruhânîler bayraklarına... Rengiyle, ziyâsıyla sonsuzluk güneşinden Ve yağar her yana yağdığı gibi maytaplar, Yürür hiç aldatmayan rehberlerin peşinden, Yürür ve yollarda yitirdiklerini toplar... Her yanda işaret ve işaretler de pâr pâr... Salıverir kendini kaderin rüzgârına Ve netleşir zamanın nabzındaki tik taklar; Yürür öteye yürüdüğü gibi yarına Ve ukbâ bağrında ona ne sürprizler saklar... Oturur-kalkar Hak otağlarında konaklar. Önüne çıksa ölüm ona terhis töreni, Dâyeler gibidir içinde yattığı toprak; Birkaç adım ötede ölümsüzlük şöleni, Bir bir canlanır hazanla savrulan her yaprak; Yeni bir fecir tulû eder ufukta apak. Işık her yanı sarar ve zulmetler boğulur, Sûr sesi duyulur âdetâ, herkes uyanır... Bir bir devrilenler günü gelince doğrulur. Yollar gider yitirilen cennete dayanır; Herkes kendini nurdan bir helezonda sanır... |