Gönüller Tahtın
Rahmetle doğup zahmetle içiçe büyüdün
İnâyet oldun bize, inâyettin Ezelden Bir uğraktı dünyâ gelip "öte"ye yürüdün Işık verdin âleme, ışık aldılar Sen’den. Kapkaranlıkdı cihânlar Sen gelmeden evvel Çehrenden akan nûrdan aydınlandı dört bucak İçlere saldığın irfan dünyâlara bedel Uyandık sâyende ve insanlık uyanacak! Kurtuluş sabahı asrında, kurtulduk tekmîl Takılıp yolda kalanlara yazıklar oldu Bir hamlede ettin zulmeti ışığa tebdîl Silindi kasvetler her taraf nûrlarla doldu. Otağın bitevî yeryüzü, gönüller tahtın Bir sultanlık kurmuştun Süleymân’dan ileri Melekleri gıptaya salan zümrütten bahtın Sana tebessüm ediyordu ilk günden beri Feyzinle gül bahçesi olan düşkünler bağı Şimdi dağınık zülüflerin gibi târ u mâr Toprak nemrut bitiriyor, çağ firavun çağı Küfür ve ilhatla esiyor esince rüzgâr. Teşrîfinle altın renge boyanmıştı gökler Şimdi simsiyah çehresiyle âdeta zar zar... Yollar garip, yolcular düşer kalkar emekler Ve dudaklarının suyuna susamış bahar Bak kıyamet ışığı var aynalarda bugün İblis keyfinde; cehenneme körük çekiyor Bu üstüste kasvetten göz nemli, gönül üzgün Kalk bunlara bir "Dur" de, deki zaman geçiyor. Tanyeri ağaralı bir hayli zaman oldu Yolunu bekleyenlerin canları dudakta Henüz Sen gelmeden ışığın ruhlara doldu Bir ümit dolu intizarla gözler ufukda... |