Evet, İsyan
Demirden sağnaklar altında uyur sevdiğim
göğsünde hazin ayak izleri eski Şubatların onu yaralar kıpırdatıyor ve o sertelmektedir yaralardan kasıklarına boşalmaktadır nal sesleri. Keserle yontulmuş bir ağzı var sabahın varınca bayrakları, marşları duyuyorum başım çılgınca sarsılan dallarla uğraşıyor durup dineliyorum bütün taframla bütün taframla, bütün yumruklarım, bütün hantal yüreklerin olduğu orda. Kesik kolları var aşkın döl ve inat barındıran. Hırpani bir okşayışla akşam yanaşınca çocuklara ben karakavruk yüzümün arkasında kırbaçlayarak büyüttüğüm ağrıyı bırakıyorum bana ne çerçilerden, çerilerden, kullardan halksa kal’am onu kal’a kılan benim boşanır damarlarıma yılların kahraman gürültüsü çünkü kavganın göbeğidir benim yerim. Ay vurunca çatlatır göğsümdeki mahşeri çünkü kavganın göbeğidir benim yerim canlarım, kollarında Parti pazubentleri dik başlar, erkek haykırışlarla göndere, en yukarlara çekiyorlar en yukarlara çatlıycak kadar aşki yüreklerini. yıllardır çocuk başları akıyor yamacımızdan yıllardır balçıklı bir hayvan çeperlerimizde kentlimiz cebinde cinayet fotoğraflarıyla sofraya oturuyor köylü -biraz sessizlik- ne tuhaf bir kelime? Asfalt yakıyor genzimi asfalt adamlarını topluyor aramızdan yıkılıp omuzdaşlarının seslerine yıkılıp bir boran içinde toplayarak çiçeklerimi. Ben merd-i meydan yani toprağın ve kanın gürzü güllerin bin yıllık mezarı bendedir yukardan bakarım efendilerin pusatlarına insanların bütün sabahlarını merak ederim gök hırpalanmaktadır merakımdan ıtır kokan benim yumruklarımdır benim kavgamdır o, aşk diye tanınan. Alanlara çok bilenmiş yüreğim alanlara vurulsun kösleri şu gavur sevdamızın vursun isyanın bacısı olan kanım karanlığa Zülkf de vursun. Yüzüne ay kırıkları çarpıp uyansın sevdiğim. 1967 |