Gececil Kuşların Ürkmediği Aydınlık
Günlerimize
o ilkel sesleri karışır ya gemileri annelerinden çok seven çocukların bir adam gelir ya devinen bir sancıdır artık gelir eski günlerden ve uzar sanki uzar ırzına geçilmiş bir kahramanlık. Sinsi gülüşlerimizdir şimdi pis bir suda yıkanan korkulardır katar katar inenler gökyüzünden. Ay sürekli yükselirse içimizde çirkin ama güçlü bir tanrıya taptığımızdandır ondan ki sıkıcıyız bu eski ayaklarla ondan ki ulu bir tiksintiye hazırlanmışız, Kemerlerimizdeki en güzel geyik ölüm. Amakim? Ben miyim burda bir esrime mi nedir bu kuşların uçuşunda gördüğüm? Aptalca beklerim o hiç sökmeyecek şafağı. Oysa yüreğimden akan o derin suda kırmızılar öylesine yırtılır ki siner kan, huysuz kemanlar dolar şahdamarıma, yansır kin savaşçıları, gürül gürül ordular utancın köpürttüğü yanaklarımdan. Köz komamış ateşinden bize o adam şimdi gülüşlerimiz yırtıcı, gülüşlerimiz korkunç ağır, kara bir zırh taşıdığımızdan. 1963 |