Sevgilim Hayat
Yüzüme bak
ve yüzümü hirpala yüzümü degiştir, dagli bir anlatim birak sen her hafta oglunu legende yikayan hayat yaban, diri memelerinden isirmak dudaklarindaki tuzu dudaklarima almak için çok oldu tepelere vurdum kendimi bulutlara kariştim ve karanlik kahvelerde tiraşi uzamiş adamlardan huylarini ögrendim senin. Mahmur bir tohumdan delikanli bagrima. Ve hatirliyorum lokavt vardi bezgin fabrika düdüklerinin dizlerine yatirilmiş olan sabah senin kalbini kakişlardi Tomarla muştuyu omuzlayarak genç adamlar polisin sevmedigi genç adamlar sokaklarda patronlari kudurtan gazeteler satarlardi. Ey şehre başaklar: militan ruhlar ekleyen hayat! Gün turuncu bir hayalet gibi yükseliyorken izmarit toplayan çocuklarin üstüne çekleri imzalaniyorken devlet katlarinda faşizmin bacimi koyvermiyorken şizofreni, yüzüme bak ve rahmini bana dogru tekrarla ben öyle bilirim ki yaşamak berrak bir gökte çocuklar aşkina savaşmaktir çünkü biz savaşmasak anamin giydigi pazen sofrada böldügümüz somun yani iscacik benekleri çocuklugumun cilk yaralar halinde; yayilirlar topraga etlerimiz kokar gökyüzünü kokutur çünkü biz savaşmasak Uzak Asya’dan çekik gözlerimiz Küba’dan kivircik sakallarimizla savaşmasak güm güm vurur mu kömürün kalbi Kozlu’da Ke san’da, Kandehar’da ümügüne basilir mi vahşetin ve sen boynunu öperken beni sarhoş bir okyanusla titreten hayat sevgilim olur musun. Ben savaşarak senin bulanik saçlarindan tutp kibirli güzelligini çikartiyorum ortaya dünya kirletilmez bir inatla dönüyor altimiza yildizlar seriliyor yüzüm suya davraniyor koşaraktan. ve inzal. |