mektupsafran sarı ışıklar altında zor belâ alın yazıma dek uzamış aşkın cımbızla düzelteceğin kaşıyım şimdi titreyecek ellerin. alnım korkacak kanma sen onun öyle canı yanmaz sesi çıkmaz kasılıp duracağına kolay kolay kırıştırmam ki onu aşkla yazıyı karıştırmam ki yarıştırmam ki seni bir başka kârla çabuk ol! ne eksik ne de fazla... narince. yaralamadan. usul usul al giderken aceleden heybende unuttuğun masum öpücüğü çıkar kondur oraya ki al gelincik tarlasına gayrı kavuşsun şu bor başım saçlarım siyahlıktan bitap bari tek perçemi kızıl olup gülüşsün bilmedin. anlamadın. yollandın. oysa gittiğin o çok sevimsiz vakit yasın iki kaşının tam ortasında irini boşalmamış bir çıbanın başıydım narince. ovalamadan. yavaş yavaş sal diline doladığın ölüm türküleri var ya sen onları fısıldarken ben ezber yaptım sen dağda. sen darda. sen düşman mermilerinin çok soğuk. çok gri. o çok kavi ucunda ben burda. göz yolda. ses yok. ya seda? bilmedin. diyemedim. der miydim derd’im... kocamandı yâr... beklemek dedikleri urgan boynumda ölüp gitmiş anamın umut aşıydım serince. kovalanmadan. savaş savaş. gel JD |