TAZİYE
eski ahşap o salıncakta
belki de iki dengeydik senle aramızdan geçen o kara kedinin suçu yok bir tarafı ağır geldi işte aşkın; gurur… duştük sonunda onun salındığı yerden ayrılığa oysa ne de güzel başlamıştı her şey sen volkanını gizleyen utangaç bir dağ ben çatlaklarını gizleyen bir sırça eritti lavların o camı sonunda keşke aşka yaraşır bir şekil verseydin bize bir camgeran ustalığıyla ama neyse şimdilerde daha iyi görüyorum seni ses oluyorsun ruhsuz şiirlere aynı ruhsuzluk ile belki de bu yaradı sana hem zaten başka nasıl öldürebilirdin ki içindeki beni içimdeki seni biliyorum dost bildiklerine sarıldın şimdi ve eminim sana onların hiçbiri bize değil, aşkına sıkıca sarıl demedi çünkü inan iri yarı güçlü adam inan kimse seni benim kadar sevmedi kimse seni benim kadar özlemedi biliyorsun yaz geldi iğde kokuları karanfil kokularına karıştı geçen gün bir parkın belediye demirbaşı bankında otururken bir çocuğun "goool" sesiyle irkildim hatırla fenerbahçenin gol attığı o gün de irkilmiştim güldüm, çok güldüm dedim sonra bile bile verdik kupamızı şüphenin avuçlarına ve düştük geleceğin kümesinden ahlar ve vahlarla yine neyse saçlarımı siyaha boyattım beyazlarım yok hiç çekmedim hep çektirdim bilirsin sanırım bir daha sırf sen seviyorsun diye boyatmayacağım kızıla çünkü sen yüreğini kararttığın o günden bu yana yastayım Allah rahmet eylesin aşka jir-fhrn |
Ölümse yeniden doğuş.
Ya aşk ölürse...
İnsan.