ÇİLLİ
gölgeler ve gittikçe genişleyen bir sis halkası
bağırdı; tanrım, geçmişimde yürürken bana birden fazla göz ver ama hepsiyle yine bir tek onu görebileyim kenarları çiçek oymalı, uzun bacaklı eski bir koltuk durgunluğumun şark köşesi ben oturuyordum o koltukta ve koca bir sessizlik geçiyordu o an salonun ortasından dışa vurulmayan dilsiz bir sızı o da oturuyordu benim koltuğun bir diğer eşinde yenileyip ağzını birkaç üzüm tanesi ve bisküviyle sınıyordu geçmişini üç beş kelime dilinde ismin ne silindi her şey hatırlamıyorum en son ne yedim hangi gündeyim ve kime merhaba dedim “hatırlat” dedi bana “hatırlat” ben nerdeyim bilmediğimi fark ettim o an tüm soru işaretlerinin ucu daha da bükülerek sıfır olmuştu “Çilli” dedim bilinçsiz bir refleksle “Çilli” sıfırın içi doldu hatırladı aradığı anlamı buldu gözlerini kırpabilse ağlayacaktı ağlamadı söz vermemiş olsa anlatacaktı anlatmadı ayağa kalktı sarhoş halıyı gözleriyle adımladı bacaklarında ona varamayan bir gecikmişlik yüzü umut ve pişmanlık dolu kanepeye yığıldı tanımıyordum onu ama o an yüzü benim yüzüm olmuştu bir hayale ya da bir kadere ortak olmak ilk kez yapmıyordum bunu son da olmayacaktı biraz ona benzeyip biraz buna benzeyip biraz şuna benzeyip kendi yüzümü unutacak ve çıkıp gidecektim hayatından yapamadım onun hikayesi sonlu bir hikaye değildi insanın kendi maneviyatını da aşan bir şey yalnız ve yalnız onun için ona aşık olmak… bir kez gördüm o kızın resmini zoraki gülen gözler sanki göz perdelerinin ardındaki her şey kirpiklerinin ucuna yaşayamadığı çocukluğuna eklenmişti gidecektim sen kal dedi ben ona gelene kadar sen kal onunla ve anlat onu bana JİR-FHRN |
yüreğime işledi bu şiirin
sesini duymak istiyorum, arayacağım.
ÇOK SEVGİMLE, GÜNEŞ GÖLGEN OLSUN, KARANLIK VARSA SİLSİN BİR AN ÖNCE...