36
Yorum
28
Beğeni
5,0
Puan
4393
Okunma
Keder kazasıdır sırma sancılarım
Parçalı bulutlu ışıklar ve topal gün
Güneşimde ortopedik kırıklıklar
Yazmalarım deri’nde,
Deri kırışıyor parşömeninde
Yarasalar gagalıyor
Dudağımın aydınlığını
Dilimin ucunda papirüs yorgunluğu
Sıkıyönetim sükûnetim
Keçileri kaçırıyor koyunluğunda
Dişin, dilimde ok izi
Ayaklarımın altına basmayı
Sen nereden öğrendin?
Soru, Dali’nin zoru?
Cevap, karma şekiller
Irz ırza girmiş renkler, hevesler
Tan”r”ıdır
Resmin tırnak içi ‘Ra’sı
Rakseden hiyeroglif
En çok da baltanın sapı
İhânet etmiştir ağaca
Yedi yaprak
Dal düşük yaptı;
Karanfil düşük, tohum düşük
Böcek düşük…
Oysa, toprakarme
Bir âşk ekmek istemiştim
Betonunun oyuntu varoşlarına
Ayarı bozuk bir kalbin pusulası
Mil çekilmiş sularda kayıplık
Sular da kayıp
Yorgun ellerimi bestelediler
Alnımın terinden mürekkep çoğalttılar
Trajedim konu
Ve hep arkası yarın
Karadizi; “Rüzgar gibi geçti”
Sapıkalı kalemlerin değiyor
Sabıkalı yapraklarıma
Dökülüyoruz suçun baharında
Hayvan taifesi!
İnsanlık kabilesine öğret
İçgüdüleri…
Bir çöl gecesinde nem arıyor
Sabaha çıkmak için
Gecesini de gündüz gibi mi
Bildin çölün?
Eksi dokuzbinyokuzyüzdoksandokuz
Ortada bir dişi kırık,
Ortasında kaldık bir vidanın
Salaş bir boşluk bizimkisi
Birbirimize düşelim mi?
Biliyor musun,
Pili bitti bebeklerin,
Kurma artık!
Yürüyemeyecek yaşlı ayaklar
Akdenizi sırtında taşıyan kaplumbağalar
Umman kıyısı
Kum’anda;
An ve kum
Kum ve an;
Ayna kırığı saati
Dökülüyoruz, düşüyoruz
İç içe,
Hiç hiçe
Zaman gayri meşru;
Piç piçe
Umut;
Niç niçe
Ölü.
Rüzgara durmayı,
Buluta doğup batmayı öğrettim
Soluğumu soluğuna öğretemedim.
Beyaz dişlerini söktüm piyanonun
Kara düzen şarkılar bahtına
Ölüm karası
Kefen beyazı
Neyi anlatmaya çalışıyoruz?
Sinirlerimin midesi bulanık
His kusuyorum bu aralar
Başı dönüyor inorganik gebeliğimin
29 yıl oldu,
Daha doğuramadım kendimi
Kuşbakışı kırılıyor kanadım
Bir boşluğun havasızlığında kalakaldım
Sevgilim gel
Mışıl mışıl ölelim…
Tabutun tahtasını kemirsin
Cesedimizin dişleri
Bonibon şişelerde
Teğet geçiyor bir ölüyü Azrail
Belki de zaten ölmüş hesabı
Sevgilim,
Ölmüyorsam,
Sende öldüğümdendir.
Sevgilim,
Naklet iliğini umuruma
Benim de bir amacım olsun
Yarım da olsa bir yaşamaya
Ben bir kuraklık kelebeğiyim
Kanatlarım çöl rengi
Çençen solduyularım;
Yaşamak ve yaşlanmak için
Kaç sebebim var?
Hesabım, hasadımı vuruyor
Takvim çarpıyor buğdaylarımı
Ekmek çarpsın
Tarlasına kendini ekmemiş adamı!
Sen sevgilim,
Gülü su ile ez, dudağına sür
Şerbetim…
Davutoğlu!
Sesinsiz;
Balını sokuyor arılar
Çilek çiçeği çiğneniyor
Yıldırım çarpıyor bulutlara
Ay!
Kurtlar dişliyor nefesimi
Seni görünce kapanır gülüm;
Sen, gülün kirpi(k)lerini
Diken mi bildin?
Cehenneminin ahşabında
Yangın saksıları
Köz köz toprak
Yangın ne?
Yanan ne?
Kub(ar)..
Demirle mermer dövüyor
Taşı dünyaya benzetiyorum da
Seni kendime benzetemiyorum.
Oysa göğsüm kırılır da
Kalbim kırılmaz sana
Bir cam fabrikası göğsüm
Cine cam çarpıyor
Göğsüm, ateş mezarlığı
Işıl ışıl cin cesetleri
Lakin kalbim hep bir et parçası
Kalbim;
Yüreğinin bir diğer parçası
Ben sevgilim,
Kurşun döktüm kalbime
Ne kırılır, ne nazara gelir
Sen, kalbimin kurşuni kalıbı
Sen sevgilim,
Yeşil balığa yem atmayı unutma!
Ve sakla sandığını sandukamda
Anahtar bende,
Kendimi bilerek kaybettim
Sen açamıyorsan,
Beni kim açabilir ki!
fhrn-jir
5.0
100% (36)