El-Hak“Hak” ki hakikatlerin, mirâd-ı mücellası, İlahi esmaların tümünün müsemması, Mana boyutundaki, kast edilen terkibe, İlahi isimlerin, tümü olan, mertebe. Varlığı zaruridir, olmaması imkânsız, Sınırsız tecellisi, esmalarla apansız. Onun dışındakiler, yalnızca delalettir, Ayan açık görünür, örtüsü cehalettir. O bir eşya değildir, eşyanın hakikati, Hangi vasıfta olsa, bu hükmü kati. Varlığı vacip olan, yerden bakılan “Hak” tır Ve imkân açısından bakılansa o “halk” tır. İyilik, adalet ve hakikatin adresi, Nefislere aks eden, ruhtan gelen Hak sesi. Bir üfleyen varken, ruhların nefhasını, Düzgün okumak gerek, işaret levhasını. Hakikat var oluştur, aksi ise yalandır, Doğru yolu bulanlar, Hakkı; Hakla anandır. Bu mertebede kullar, Takvayı giyenlerdir, Suretinden geçerek, “Enel Hak” diyenlerdir. Enfüste ve afakta, Hakla olan her kişi, Şaşmaz bir adaletle, Hakla yapar her işi. İşleri ve şenleri, birbirine benzemez, Her ne halde olsalar, onlar asla “ben” demez, “Ben” diyorsa ki o “ben” “ben”i saran başka “ben” “Ben”liğe “ben”im diyor, İlahi “ben” sineden. “Sendeki benim” derse, bil ki o sevincindir, Oysa kulun dilinde, “ben” ne kadar çirkindir, “Her şey aslına rücû “edecektir muhakkak, Varlıklar yok olacak, baki kalacaktır Hak. O yüceler yücesi Rab, Hakkı Hak, batılı batıl, Bilenlerden eylesin, sürüp gitsin bu fasıl. 27.02.2012…Mustafa Yaralı |