Devrimci, Anne,Oğul-Anne bu resimdeki kim!- Şafağın arkadaşı Açılmış ağızların Sıkılmış yumrukların Dökülmüş terlerin En derin hasretliğin adıdır ’Devrimci’ Dünyamız ne bir iddianame ne de göz ucuyla baktığımız bir yer Özgürlük dolu ve kaçış arzusu olmayan Vatanını seven, bekleyen, koruyan Baskı ve nefret çağrısına aldırmayana "Devrimci" denir Bu normal bir yol değildir oğlum Her zaman ücreti olmayan bir uğraşa gebesin Her istediğini yapmakta özgürken Ne istediğini düşünsen de suçtur Ki söylediğinde darağacına asılandır ’Devrimci’ Kimi ve nasıl sevmek istersek sevgimizin önüne geçilen Puslu bir gülüşle patikalarda yolları kesilen Ölümlerin asistanları tarafından mesai kurbanı olan Çoğu zaman kendi ağlasa; ağıdı kahve kırıtmalı adamlarca kesilen Hiç bir temel taşı olmayan muzur mektupları bile yasaklanan Yüzünü göstermeyen adamlarca katedilendir ’Devrimci’ Doğrudur hayat zor olabilir Ve yapılacak her şey mutlak doğru olmayabilir Göründüğü gibi değildir ölçüsü verilmiştir hayatın Korkunç kitaplarda aranabilir en deli vahşet Doğanın bile söz hakkı elinden alınabilir Bizi kanlı tarih sayfalarına hapsettiğini düşünebilir herkes Kitaplar, filmler ve romanlar, yazılabilir adımıza Gerçeğe dönüşür hülyalı sıcaklığına bürünür mü Kainat! -hayır- Ama var olan ve daha iyisi tekrar olacak hep doğacak Zihinleri ve kalpleri ve ruhları çığlık çığlığa olandır ’Devrimci’ Sonsuz sevgi ve saygı ile birbirlerine bağlı Sürekli büyüyen giderek parlayan İntifa ve gelecekten umutlu olandır ’Devrimci’ Ölüm kendisini dehşetiyle gösterdiğinde korkmayandır Elimi tut, elimi bırakma diyendir Yumrukları morarana kadar yere düşmeyen Ortalık kızarsa birden bire gözü dönse zamanın Tekmeler altında çok küçük acıyı dahi duymayan irkilmeyendir ’Devrimci’ Şimdi: Kuduz bir köpek mi akrep mi yelkovanı ısıran Kaçmak istiyorum çocukluğu bitirme sınavından Hayatım gözaltındadır büyümüş Oğlumun Gözü süzülse heyecanlanırım sözcükleri öpüşü bellidir oysa Oğlum! Hangi-Babayiğit suçluyor bizi bilmiyorum Sen evde kalmış bir resmin hayatıyla yüzleşirken Benim içimde güzelliğin uzun ince taciri bağırıyor Kahroluyor saydam yüzeylerimiz pörsüyor Ey açlığımın acısı! Ey iç denizlerimin sahibi! Gözü renksiz resimlerde çürüyen Kocam! Seni bizden başka kim en iyi bilebilir kim anlatır! Git gide kamburlaşan bu devrin insanları Bir gün çıkar bir sağanakta bulur kendini Çünkü: Biz ’Devrim’ in birikmiş biriken Sesleriyiz. |