El-Celîl
Celâlini gaybiden ortaya çıkartarak,
Ariflere tesirle, fenadan kurtararak, Sevenlerini ise, Cemâl sıfatı ile İhyasıyla birlikte, layık eden ödüle. Arifler Celâlinde kaybeder kendisini, Muhibler Celâliyle neşeler sevgisini. Celâlin saltanatı dünya ve ahrette, Hükmünün devamıdır, her yüzde ve cihette. Çünkü Celâl Zatının “vechullah” sıfatından, Asarının dünyada, zuhuratı batından. Hayal sahibi kişi, hayalinin tavrında, “Ol” der oluverir, hayalinin ardında. Fakat zahiri olan, ne kadar etse meyil, Zuhura çıkaracak bir güce sahip değil. Ahiret hayatında hayal gücü değişir, Kişiler “Ol” deyince fiiller umumileşir. İlahi isimlerde bu esmanın Celâli, Asarının üstüne sirayet etme hali. Çokluğun hakikati, zıtları birleştirmiş, Arif ile marufu, sarıp ihata etmiş. Azamette olsa da küçüğünde Celâli, Celâlin içinde, gizlenmiştir Cemâli. Şayet ki varlıkların, olmasaydı zelili, Eserler zuhur etmez, bilemezdik Celîli. “Allahümme entesselamı ve minkes selam, Tebârek teyâzel Celâli vel ikram” ne gam? Celalini sevmeyen, Cemalini göremez, Cehennemde bakidir, Cennetine eremez. Cenabı Hak cümleyi, kahrı lütfü bir bilen, Kullarından eylesin, cümlemizi kâmilen. 23.02.2012…Mustafa Yaralı |