Ağlamak yasaklandıkça ; fidanlar boyun büker, idealler savrulur Yıllardan şiir, aylardan Mayıs ve günlerden Cumartesi İçli bir rüzgarın terkinde kaybolur. Geride nemli duvarlarımız..
Sayıma çıkmış gibiyim... Nüfusun tozlu arşivinde kayboldukça, inip yeryüzünün vefasızlığına seslenirim. Özgürlük ansızın yapışır eteğime Ve ben yalnızlığın müthiş tebessümünde, deniz biriktiririm..
İlaç niyetine savrulduğumuz dağlar tıpatıp gövden, bir aşk bir de kavgaydı ruhumuza hükmeden. İşte yine duvarları boyuyorlar, yine içine milyonlarca "ben" salıyorlar.. Çarpıp geri dönmeye başlıyor gölgelerim, Ben yeşil fısıldıyorum, sen geç diyorsun, Yaşamak, çizgi niyeti, avuçlarımda..
O halde ; resim defterinden henüz geçmeden, vurulalım şiirin kollarında, Taşlar ağlasın bir seher vakti, bin solukta..
Kalbim, aklım ve bir somun barışa dair hayallerim, yağmurlara bedel insan sevgim hatta aşk’a dair tüm beceriksizliğim, Çocukluğumdan kalma sofra telaşım ve gözlerime baka baka darağacına çıkarılmış hasretim..
Ahh şiir..! Sırf bu yüzden yaşamak şöyle dursun, Ben, ölümün koynunda bile ötekileşirim..
Düşünmek, düşlemek ve düşürmek bilyeleri, hayatı yeniden giydirmenin eşsiz sihridir.
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Darağacına Çıkarılmış Hasretim şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Darağacına Çıkarılmış Hasretim şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
'yaşamak kavgası ve ağrısı' hep boynumuzda...özgür olmak için zincirlerimizden kurtulmamız gerek önce...ki bana 'hangi örgüte üyesin?' diye sorduklarında, 'Barış' diyebileyim hürce...
ve bir filmin karesinde beni etkileyen şu iki çift söz kaldı kulaklarımda...o gün bugündür yankılanır hâlâ... ana ile oğul arasında geçen konuşmadır bu...oğul kucağına aldığı hasta anasına çocukken dinlediği masalı hatırlatır : "Bana Butimar kuşunun hikâyesini anlatırdın hep...deniz suyu ile beslenen o kuşu...eğer denizden su içerse, denizin kuruyacağına inandığı için denizden su içmez ve susuzluktan ölür..." dediğinde annesi de kucağında o an ölür...bu hikâyeyi neden anlattım şimdi bilmiyorum...belki Deniz'i bana hatırlattığı için...
ben de şimdi 'deniz biriktirmek' istiyorum avuçlarımda...ve 'denizlerin dalgası' olmak için çırpınıyorum boyuna...
Ahh şiir..! Sırf bu yüzden yaşamak şöyle dursun, Ben, ölümün koynunda bile ötekileşirim..
Ahhhhhhhhhhh sevgili dost ne yaptın, kurşun gibi alnımın ortasından vurduu bu dizeler inan.Her yer kan - revan...
Ne diyeyim sana ne diyeyim.......kendine bile yabancılaşmışlığın daha adı ne ola ki daha nasıl anlatılabilir ki yaşanmışlıklara siteminin bile titrettiği en gerçekler .
Öpüyorum defa kere gül yüreğinden.Varolsun tercüman olan yüreğin ve yetkin kalemin.Her dem sonsuz sevgi ve saygı ile.