BİR SİLİNDİR GEÇTİ ÜZERİMİZDEN 12
Ahmet Muhtar,
buradan sağ salim kurtulmak ve yanında sürükleyip getirdiği balcı’nın oğlu Seyit’i ve Malatyalı Esma’yı bu çıkmazdan kurtarmak istiyordu. kafasında buradan kurtulmanın planını yapıyordu Esma, polise haber verelim, dedi fena fikir değildi ama kim polisi nerede görüp haber verecekti hem polisler onlara inanıp yardım edecek miydi? kavgadan asla kaçmayan seyit bile tedirgin olmaya başladı kin dolu bakışlı gurup bir anda onları ablukaya aldı duvarla kendi aralarında bıraktı hepsinin bakışları Ahmet Muhtar’ın üzerinde odaklanmıştı balcı’nın oğlu Seyit farkında değildi ama ter kan içinde kalmıştı artık birbirleriyle konuşamıyor suskun duruyorlardı sadece arada bir göz göze gelip bir şeyler anlatmaya çalışıyorlardı faşist guruptan biri kinle bakarak sizi buradan kimse kurtaramaz artık, dedi burada öleceksiniz ülkücü kardeşlerimizin kanına girmek neymiş göreceksiniz. karşıdaki duruşma salonlarından birinin kapısı açıldı içerideki kalabalık çıkıp dağıldı on kadar polis kendilerine doğru yürüyordu ve aralarına aldıkları iki mahkuma eşlik ediyordu polis gurubu tam yanlarına gelince Ahmet Muhtar mimikleriyle yoldaşlarına bir işaret verdi kendilerini saran gurubu yarıp deldi ve polislere doğru yöneldi o güne kadar hiç sevmedikleri dayaklarını yiyip işkencelerinden geçtikleri polisler o anda kendileri için birer kurtarıcı gibilerdi. polis gurubunun içine yürüdüler basamaklardan inip dışarıya kadar geldiler faşist gurup uzaktanda olsa takip ediyordu polisler dışarı çıkınca ekip arabalarına yöneldi Ahmet Muhtar Esma’ya ve Seyit’e koşun koşabildiğiniz kadar kaçın kaçabildiğiniz kadar diye seslendi ve becerebilirseniz eğer gazetenin bürosuna gidin, dedi üçü de ok gibi fırladı yayından hızla uzaklaştılar oradan balcı’nın oğlu Seyit Esma’yı takip ediyordu ömründe bu kadar hızlı koştuğunu hatırlamıyordu ve koşarken kaldırımda yürüyen bir hamile kadına çarptı kadın acı içinde yere düşmüş bağırırken seyit geri dönüp onu kaldıramadı ve ömrünce o hamile kadının çığlığını unutamadı cağaloğlu’na doğru koştular ana yola varınca Sirkeci’ye doğru giden on binlerce kişinin yürüyüş kortejiyle karşılaştılar kalabalığa karışıp bir süre onlarla yürüdüler atılan sloganlardan anladılar ki yürüyenler faşistlerdi o gün bayrağa saygı yürüyüşleri vardı bir süre faşistlerle öyle yürürken Seyit’e bakan Esma’nın gözleri fal taşı gibi açıldı birden Seyit’in ceketinin yakasına bakıyordu Seyit, yakasında bir Lenin rozeti taşıyordu Esma, kimseye belli etmeden uzanıp rozeti aldı Seyit’in yakasından ve sonra tutup kolundan onu kortejin dışına çıkardı dar bir sokağa daldı dar bir binanın önünde durup mavi renkli kapısından içeri girdi. ikinci katına çıktılar ve gazetenin bürosuna varınca rahat bir nefes aldılar Seyit’in dağıtımını ve satışını yaptığı gazete burada basılıyordu henüz şaşkınlıkları geçmemişken kapı açıldı Ahmet Muhtar içeri girdi gazete çalışanlarının tümü ayağa kalkıp hoş geldiniz dediler oturması için yer gösterdiler Ahmet Muhtar Esma’ya ve Seyit’e gülümseyerek baktı gelin bakalım genç yoldaşlar diyerek onları yanına çağırdı inanın, dedi aklım sizde kaldı ama görüyorum ki başarmışsınız benden önce buraya varmışsınız yine de, dirayetli duruşunuzdan dolayı ikinizi de kutluyorum ve aynı zamanda sizi böyle anlamsız bir durum içine soktuğum için ikinizden de özür diliyorum Esma yoldaşı zaten tanıyorum daha önce de birkaç badire atlattığını biliyorum fakat gördüğüm kadarıyla genç yoldaşım da cesaretli çıktı haydi, desem nerdeyse tek başına onlara saldıracaktı öyledir sayın başkanım dedi Esma öyledir Seyit yoldaşımız gerçekten çok cesaretlidir ve gazetemizin satışını en iyi yapanlardan biridir ve her türlü kavgaya en önde gidendir Seyit yoldaş, seni tanıdığıma çok sevindim dedi Ahmet Muhtar böyle saçma bir olay yüzünden de olsa seni tanıdığıma sevindim doğaldır ki devrim mücadelemizde sosyalizim yolunda yönümüzü ve tercihimizi belirlemişsek eğer unutmayalım ki bu haklı kavgamız ölmeye bile değer neyse, bize düşen her türlü durumdan bir ders çıkarmalıyız bundan sonra böylesi durumlarda biraz daha dikkatli olmalıyız. on dakika kadar daha oturdu balcı’nın oğlu Seyit’e dönerek kendine iyi bak yoldaş senin gibi cesaretli yoldaşlara ihtiyacımız var dedi vedalaşıp gitti. az sonra da Esma ve Seyit birlikte çıktılar Seyit’in önerisiyle Sultanahmet’teki bir çay bahçesine takıldılar aslında geç oldu, dedi Esma eve gitmeliyim burada daha fazla bekleyemem ama Seyit yoldaşımın çay ikramına da hayır diyemem karınları da açtı çayın yanında birer tost söylediler İstanbul’un tam da göbeğinde Sultanahmet’de Ayasofya ile Dikilitaş arasında bir yerde Malatyalı güzel gözlü Esma ile balcı’nın oğlu Seyit bir çay bahçesinde baş başa sohbet ediyordu Seyit’in keyfine diyecek yoktu güzel gözlü Esma ile birlikte olmanın tadını çıkarıyor mutluluktan uçuyordu evet, dedi Esma kötü bir olay yaşadık belki de hayati bir tehlike atlattık ama bir de olumlu yönden bakmalı oldukça heyecanlandın belki de korktun ama bu olay sayesinde Ahmet Muhtar yoldaşı da tanımış oldun. ikinci çaylarını içiyorlardı seyit, elinde bardak dalıp gitmiş hiç konuşmuyordu olaydan etkilendin galiba, dedi Esma pek suskun kaldın baksana öylesine susup daldın yoksa üniversite sınavını mı düşünüyorsun hala öğretmen olmayı mı hayal ediyorsun düşlere dalmış gibisin… düşlere daldığım doğrudur, dedi Seyit düşlere daldığım doğrudur da… ama benim düşlediğim başka bir şey Esma uzun zamandır seni tanıyorum bana ilk kez o kitabı verdiğin günü hatırlıyorum o günden bu güne sana olan saygım hiç eksilmedi benim için sen, hep farklı bir yerdeydin duruşunla politik tavrınla tutarlı davranışın ve disiplinli yaşamınla hepimizden bir çok adım öndeydin teorik kişiliğinle örgütleme becerinle hayranlığımızı kazanmış bir liderdin biliyor musun esma seninle ilk defa böylesi doğal bir ortamda İstanbul’un orta yerinde bir çay bahçesinde birlikte baş başayız senin birikimine siyasi kimliğine ve devrimci kişiliğine güvenerek aslında biraz da ürkerek bir şeyi itiraf etmek istiyorum ve hatalıysam ve yanlışsa eğer bu tavrım affedip hoş görmeni diliyorum… Esma, elindeki çay bardağını tabağına bıraktı oturduğu sandalyede arkasına yaslandı ve büyük bir merakla Seyit’e baktı evet, neymiş o itirafın, bekliyorum, dedi. DEVAM EDECEK.... |