BİR SİLİNDİR GEÇTİ ÜZERİMİZDEN 22
çarşıdan evine dönerken
Hasan öğretmenin evine uğradı kapıyı çaldı hasan öğretmenin karısı Ayşe evde yalnızdı Seyit’i ısrarla içeriye çağırdı Hasan öğretmen az önce çarşıya çıkmıştı belki orada görürüm diyerek Seyit de çarşıya gitti yeniden kahvelere ve dükkanlara bakarak yürüdü Hasan öğretmeni ilçenin tek gazete bayisinin önünde biriyle konuşurken gördü yanlarına yaklaşıp ben de sana uğramıştım, dedi yengem çarşıda olduğunu söyleyince sana bakmaya geldim sohbet ettiği adamdan ayrılıp eve doğru yürüdüler Seyit kimdi o adam Hasan hocam, dedi velilerimizden biri çocuğu benim sınıfımda o gece Hasan’ın karısının yaptığı lahana sarmasından yiyerek sonra da Trabzon usulü çay içerek gece geç vakitlere kadar memleketin ahvalinden söz ettiler Hasan da karısı da demokrat insanlardı bir örgüte girmemişlerdi ama sola yakınlardı Hasan öğretmenin karısı Ayşe biçki dikiş öğretmeniydi ama Silvan’da öğretmenlik yapacağı bir yer yoktu Hasan’ın halasının kızıydı aynı zamanda evli oldukları bu altı yılda çocukları olmamıştı büyük şehirlere giderek orada belki tedavi oluruz diyerek Van’ın Başkale ilçesinden tayinlerini istemişlerdi ama Hasan öğretmen milliyetçi cephe hükümetleri döneminde solcu diyerek fişlenmişti tayin olmak istediği üç yerden hiç birine vermediler adeta kendilerine ceza olsun diye geçen yıl onları Silvan’a göndermişlerdi o yıl Atatürk’ün doğumunun yüzüncü yılıydı bu yüzden bütün resmi programlar Atatürk konusuyla ilgiliydi okulda işte televizyonda sokakta ve tüm kurumlarda her yerde Atatürk konusu işleniyordu okuldaki derslerde bile değişiklik yapılmış Atatürk konusunun çok daha geniş kapsamda ele alınması zorunlu hale gelmişti televizyonlar radyolar Atatürk konusuyla açılıp Atatürk konusuyla kapanıyordu her ile her ilçeye ve her kurumun bahçesine Atatürk büstü açma yarışması yapılıyordu kimi uyanık ve yalaka yöneticiler kooparatif sitelerinin bahçesine bile Atatürk büstü yaptırıyordu sanki bütün bunları insanları Atatürk’ten soğutmak için yapıyorlardı televizyonu açıp birlikte haberleri izlediler dinledikçe izledikçe gördükçe hayretler içinde kaldılar yine yüzlerce örgüt militanı yakalanmıştı onlarca kişi idamla yargılanmıştı yurt dışına çıkan çok ünlü sanatçılara geri dönüp teslim olma çağrısı yapılmıştı ayrıca kırk yedi kişi daha vatandaşlıktan atılmıştı haberlerin sonunda bir sessizlik oldu herkes adeta donup kaldı hayret ediyorum, diyerek Hasan öğretmen sessizliği bozdu her gün ama her gün onlarca yüzlerce örgüt militanı yakaladık diyorlar bunlar ne kadar çokmuş ki bitmiyorlar, birader bitmiyorlar, dedi Seyit öğretmen yok be Hasan hocam bunların beş tanesi örgüt militanıysa yirmi tanesi de gariban vatandaşlardır maksat, insanları korkutup sindirmek ve bunu başardılar da görüyoruz işte ne işçiler kaldı ne sendikalar ve öğrenciler kaldı ne hareketler tabi canım, diyerek söze girdi Hasan öğretmen’in eşi adamlar bu günlere gelmek için önce ortalığı karıştırdılar anarşi yaratıp kardeş kanı akıttılar gazetecileri bilim adamlarını sendikacıları vurdular sonra da ülkede huzur kalmadı diyerek olaya el koydular ve bir gecede akan kanı kardeş kavgasını anarşi ortamını bıçakla keser gibi durdurdular madem böyle yapabiliyorlardı neden daha önce davranmadılar neden bu kadar ölümlere seyirci kaldılar? çünkü ortam henüz oluşmamıştı halk henüz yeter artık, diye bağırmamıştı önce halkı ülkeyi canından bezdirdiler sonra sözüm ona haklı gerekçelerle çıkıp geldiler… kar yağmaya başlamıştı yine Seyit artık gitmeliyim geç oldu, dedi Hasan öğretmen bir çay daha al, sonra gidersin, dedi Hasan öğretmen’in karısı Ayşe sobanın üzerindeki çaydanlığı alırken camdan dışarıya baktı her yer apaydınlıktı her yer kardı ve o gece ay ışığı vardı birden dışarıda evin önünde bir gurup askeri gördü kapıları çalındı ardından açtılar karşılarında iki asker ve komutanları duruyordu neden yanıyor ışığınız bu saatte? neler yapıyorsunuz? tuhaf gelse de bu soru kendilerine yanıt vermek zorundalardı askerlere arkadaşımız misafir oturuyorduk kimmiş misafir arkadaşınız bu saatte misafirlik olur mu ne yapıyorsunuz bu saatte? pişti oynuyorduk dalmışız saatin de farkına varmamışız dedi Hasan öğretmen neyse ki tanıyoruz sizi dedi komutan ama yine de dikkatli olun gözüm üzerinizde hakkınızda iyi şeyler duymuyorum balcı’nın oğlu Seyit öğretmen bu tatsız olaya çok üzüldü ayakkabılarını giyip paltosunu aldı Hasan öğretmene ve eşine veda edip oradan ayrıldı askerler henüz kapıdaydı komutan Seyit’in yüzüne bakarak çirkince sırıtarak iyi geceler balcı’nın oğlu, dedi Seyit komutanın bu yaklaşımından ürkmüştü babamın balcı olduğunu nerden biliyor diyerek sabaha kadar düşünmüştü ama komutan dışarıda ona bunları söylerken Seyit’in dikkatini başka biri çekmişti orada bir gurup askerin içinde bir sivili görmüştü ay ışığı vardı ve Seyit onu tanıdı bu akşamüzeri gazete bayisinin önünde Hasan öğretmenle konuşan adamdı ertesi gün okulda bir teneffüs anında dışarı çıkmadan koridorda anlattı gördüklerini Hasan öğretmene Hasan öğretmen de geçen akşam komutanın söylediklerine takılmıştı hakkınızda iyi şeyler duymuyorum, demişti o anda ikisi de karar verdi Seyit öğretmen artık ev ziyaretine gitmeyecekti ve mümkünse okulda bile yalnız görüşmeyecekti… DEVAM EDECEK... |