Şadırvan Sesi Bulutlargözleri acun dehşetlim park özleyen kavruk çocuk eşikte bayılmadan önce masal mı sayıkladı ne sokaklar avurtlarında yıkılmış saçların şehrin düş görmeyen kaldırımlarına tüm karıncalara ağıt mı yakmış saçların aşk ister ölüm ister yürekteki tuz ve kan gibi karışmış sakalında karanlık gamdan mı artmış bu kadar yakın bakma gözlerime çaresiz retinası siyanür sessizliğinde bilemem dünya neden bu kadar hüzünkar bir ürperti ile döner rengi nedir dingin serinliğin toplumun kederi kefen gibi yapışık tenimize o kadar ölgün bakışlarım imbât hışırtısını kestikçe sorularım asılı durur semada alnım bana darıldı ben alnıma insan kokusunu neden sevmiyor rüzgâr inan ben de cevaplayamam az ötede güneş aydınlığı sayıklıyor gövdemizde ise cehennem nöbetleri dünya acı ile böğürür de böğürür yaşam sancılı masal genzi yakan boşluk dilimizde sevda öyle uyuşuk uç uca birleşen mekanik tutukluk asırlardır değişmeyen suskunluk yasa bürünüp uykuya dalmadan evvel gözleri acun dehşetlim baş başa sayısız kalabalığın susuzluğunu içelim düşlediğimiz bulutta şadırvan sesi şehirin güneş yiyen kızılına benzer şarapla kutsarken gün batımını cıvıl cıvıl çocukluğumuzu çağıralım n’olur ağlamayalım... |
Herkes bir şekilde bir şeyler hisseder ama hissettiğini hayalden çekip kelimelere dökmek başka bir yetenek. Sen bunu en güzel yapanlardansın. İyi ki varsın, cansın, canımsın...
Kutlarım, saygı ve sevgimle.