GÖÇMÜŞ BİR KENT İÇİN SONNET
bir kent, ayaklanmış, yürüyor sana doğru;
onbinlerce yalnızlık... eprimiş ama kesif; aynalar aynalardan ürker olmuşken, soru şu: ‘ben neden, biraz tuhaf, benden daha obsessif bir aynaya epeydir adamışım kendimi? ” çılgın şey! Israrla beni izliyor ama, kaçırsam da yüzümü... faydasız... bir yüz imi var onun yüzeyinde, hep orada... dâima! .. süslü su kesimiyken şimdi yeşil ve batık bir geçmişin ağır, yaldızlı iskeleti; bulaşıcı bir gemi ya da bin yıldır atık bir yaz... orda duruyor işte, akşamları eğreti bir tenha yüz geziyor çoktan göçmüş o kenti; belleğim... aynalara sır olan bir çökelti... |