GÖMÜLDÜM SUSKUNLUĞA
Gömüldüm suskunluğa kendimi dinleyerek
Gördüm ki dağlar çöker içimde heyelandan Kurur tüm ırmaklarım derinden inleyerek An’lar la avunurum akıp giden zamandan. Yitiğim “sıla” denen o efsunlu menzilden Kendimi aramaktan eskidi ayaklarım Üç yabancı gibiyiz; aklım, ruhum, bir de ben Ben kimim, gayem nedir? durmadan sayıklarım Nefsim bir deli rüzgâr, hevesim gem almaz at Hiç dönmek bilmiyorlar çılgın seferlerinden Bu serseri akıştan çaresiz kaldım heyhat Kimse bilmez çektiğimi delişmen hislerimden Akıtırım içime, sağarak gözyaşımı Hüzünlerle beslenir garip yalnızlıklarım Hayat; cilveli oynaş, döndürür de başımı Sürer ayılmaksızın, sinsi sarhoşluklarım Beynimde hafakanlar saklambaç oynuyorlar Koşuşuyor hevesler birbiri ardı sıra Beni örselemekten bıkmıyor, doymuyorlar Düşüyorum an be an gizemli kuyulara Kuyular ki; Yusuf’un kuyusundan da derin Bir tutuklu gibiyim; tutkular zindanında Karıştırır aklımı; kışkırtarak gözlerin Gözlerin bir cemredir alev alev; kanımda Kaçınır bakışlarım gözlerine dalmaktan Tutulur kalır diye Yüreciğim ökse’ne Yoruldum; bilmeceme cevaplar aramaktan Aşk nedir yürek için, ayak için ökse ne? Tutuşuyor gözlerim dalınca gözlerine Büyüdükçe büyüyor içimde ürpertiler Meğer acı ve lezzet dostmuşlar birbirine İnsan acılardan da lezzet alırmış meğer Çıkıp bir dağ başına koyuversem kendimi Ancak böyle düşerdim tırmandığım doruktan Vaz geçerek yıkmaktan ellerimle bendimi Âh! bir kurtulabilsem bu garip tutsaklıktan Hayali düştü yine ortasına gecemin Özenerek Hallâc’a “Enel Züleyha” dedim Esiri oldum artık üç harflik bir hece’nin Yûsuf’um; ancak dâr’da sükûn’a erer kalbim. |
yama tarafından 7/2/2008 9:42:11 PM zamanında düzenlenmiştir.