TANRILAR
Eskiden tanrılar vardı.
Kendilerini savunamayan, Taştan, çamurdan ve tunçtan Güçlüler kendini tanrı sanıyordu. Korku ve mevkiler imparatorlukları, Zenginlerden eşkıyadan ve firavundan. Köşelere atılmış, çözülmezdi düğümleri Kırk gün sürerdi insafsızca düğünleri Yüzleri gülerdi, takarken sicimleri Bir meçhul de sürüklüyordu, Yediği öğünleri. Kendini tanrı sandılar, kalpleri de taştan Onlar anlamazlardı haktan, hukuktan Projeler üretirdi, dostları afaktan Cehennemini hazırlatıyordu Yaptığı düğünleri. Yükseklere çıkarken rüzgârdan kanatları Kumaştan ibaretti sırtındaki libasları Acı tebessüm gibi, çaktığı kazıkları Kaf dağından su içenler! Yanıldı. Sırtında cehennem ocakları Müzik ruhun gıdası, diyerekten kandıranlar Kendileri gibi başkalarını da inandıranlar Kör olmuş gözleri, paslanmış kulaklar Kendisi gibi herkesi de yandırdılar Güllük değil, ateştir kucakları. Bin yıllık abideler diktiler, demirden kapıları Kendilerini de sandılar dünyanın tanrıları Etrafını zehirlerken bu kobra yılanları Bir gün elinden tapuları alınacaktı, Set çekerken ölümün kapıları Mustafa CEYHUN |