Ölü sevici kent hikayeleri/muhabbet tellalı
Tüm kırılmalar için acil bir çıkış kapısıdır göğüs kafesinin aralıkları.
Ben şimdi herkes için biriktiriyorum gözyaşlarımı… Cinayet hikâyesini kalemine dolayan bir katilim aslında. Her satırında ruhumun akla hayale gelmez düşler katlediyorum. Kadınlar yaratıp adamlar öldürüyorum. Aşklar doğurup ayrılıklar düşürüyorum. Bir ölüm tarlasıdır şimdi can veren dölyatağım… Dağarcığımda birkaç sokak lambası, Uyuz bir sokak köpeği Ve çoktan viziteden düşmüş bir orospu eskisi var. Cinayet mahalline dönmeyi delice arzulayan bir katilin zihninden feyz alıyorum… Mutluluk safsatalarının içinde debelenen inançsız ruhların sefaletine bakıyorum Acınası bir hikâye çıkıyor parmaklarımın ucundan, Yazıyorum. Bilmeden, Bilmeyi istemeden Ve hiçbir eyvallahın gölgesinde gizlenmeden. Bir düş kırılıyor… Bir düş, en onanmaz yerinden, Aydınlığın saçma sapan umutlar beslendiğine inanan aptalların yüzüne tükürürcesine kırılıyor. Umut ölüyor. Gün dönüp, Gece sisli bir yağmur bahşediyor ölü sevici kentin sokaklarına. Sarhoş hikâyeler dökülüyor kapı önlerine. Kelimelerle sevişmeye adanmış parmaklarım yazıyor. 1.ve son perde… Umutsuz bir kadının sıyrılan sıfatlarından arta kalan kelimeler yığını çınlatıyor boş odanın duvarlarını. ………………. Siz ki; Kendinizi insan addettiniz. Depresyona girmekten korktuğunuz için uyumaktan, Ya giderse diye birine bağlanmaktan, Bitlenme telaşına düştüğünüz için bir sokak çocuğunun başını okşamaktan Ve sırf size itaat etmediği için nankörlükle itham ettiğiniz için bir kediyi beslemekten kaçarken, saksı çiçeği gibi nefes alıp vererek yaşadığınızı ve o kahrolası hayatla tüm bağınızı yemek, içmek ve sevişmekle sınırlandırdığınızı hiçbir zaman fark etmeyeceksiniz… Çünkü siz; Döllediğiniz bedenlerin ruhlarını biriktirerek yaptığınız koleksiyonun zenginliğiyle övünecek kadar acizsiniz. İçinden çıkmanız gereken girift bilmeceleriniz olmadığı için garip bir yün çilesini en baştan çözer gibi, düşlerinizi karıştırırsınız, zihninizi bulandırır ardından hiç yüzünüz kızarmadan kendinize var olmayan ve asla var olmayacak bir hayat yaratırsınız. Belki de aynada görünen siluetinizin aksine, Tecavüzün kıyısından dönmüş olmanızı, annenizin ölümüne yediği dayakları, sürekli tepenizde insan olduğunuzu unutarak beklentilerini sıralayanları bir kalemde silip, hayata sizi geri zekâlı gibi gösteren ucuz plastik pembe gözlüklerle bakmanızı isteyenlere hiç tereddüt etmeden siktir çekmeyi özlersiniz. Bilmiyor olabilirsiniz; İçimizin dışına çıktığı o alkol gecelerini kucaklayan sabahlarda, Zihnimizi bulandıran garip sarhoşlukla düştük rahmine bu sızılı ölümlerin. Şafağa göz atan fersiz bir güneş gibi, altına yattığımız hikâyelerin piçlerini doğuruyoruz. Kendi doğumumuzun sancıları bile başlamamışken daha… Düşünün biraz; Kapısı önünde merdiveni olan binalar yapmıyorlar artık. Mahremine dokunamıyorsunuz hiçbir hanenin, kimsenin ruhuna dokunamadığınız gibi. Rutin sevişmelerin ardından kendini sorgusuzca suyun altına atan adamlar ve kadınlar ülkesindeyiz. Akıllarınca aşkın kirini temizlemeye meraklı ucubelerin diyarı… Ve siz, Bu saçma dünyada, Palavralar, safsatalar ve garip akşamüstü ilişkilerinin arasına sıkıştırılmış 5 dakikalık orgazm taklitlerisiniz birazda. Ne olduğunu anlamadığınız bir anda Düşüncesiz bir yalnızlığın penceresi açılır, Ölü sevici o kentin silueti belirir bakışlarınızda. Alınyazısına taktığı tebessümlerin kırgınlığına vurulursunuz bir ademoğlunun, Büyürsünüz. Pembe bir masal Kara bir yazgı Beyaz bir yalan büyütür ömrünüzün kıyısında, Ölürsünüz. Kem bakan gözleriniz, Lal olan dilleriniz Figana dönen sözleriniz olur, Yitersiniz. Çıkar alaşağı edilmiş aşkların üzerine Seceresi bozuk bir kafakağıdı peydahlarsınız. Alnınıza vurulur en onanmazından bir damga Biter söz Büyür öfke Ölür içinizdeki insan Ve en kuytusunda sevdanın elinizdeki kan yiter. Gidersiniz ve hikaye biter… …………….. Son söz… Bunca hengâme arasında; Bende Aranızda sinsice dolaşan bir muhabbet tellalıyım aslında. Küçük insanlar için küçük ölümler satıyorum arafta. Küçük ölümler, Küçük hayatların hatırına… ocak’2012 Aydın... |