Ölü Sevici Kent Hikayeleri / Diriliş
//Yırtın göğün rahmini;
Ölü doğuracak yoksa fikrim...// Bir çırpıda sevmek istiyorum geçmişini. Silmek hafızana doluşan ecinni düşlerini… Sövmek ağız dolusu, Ve bitirmek içimi kemiren endişeyi… Şehrin ipe sapa gelmez ışıklarını çekiştirmek istiyorum; Bilenen aydınlığına inat karartmak gökkuşağının renklerini… Rakı masalarına meze yapmak muhabbetleri Gömülürken mezara konacak gözyaşı şişelerini doldurmak, Özlemek bilinen tüm hüzünleri Mutluluğu en yakın posta kutusuna atmak için zarflamak… İklimsiz bakışların arasında, Yağmur ha yağdı ha yağacak derken düşeceğim fikrine. Biriktirdiğin seni seviyorumlarını Cımbızlayıp kırılacak kıvamdaki narin kelimelerinin arasından, Müşterisi kalmamış bir orospunun yaralı kalbine yamayacağım… Sokakların sağır ve dilsiz anlarında kavuşturdum Tenimi jiletin şehvetli parlaklığına… Başımda izansız bir duman, Zihnimde aymaz bir intihar Dilimde ağulu bir kelam… Paramparça edilmiş bir yatağın ortasında Dilime pelesenk olmuş bir dua, Bilinmez ve görünmez tanrıya yakarışta Hala seni arıyorum. Öpseydin ölürdüm. Öpseydin tersine dönerdi yüzünü çoktan dağıtmış dünya. Eskici bağırtısına gizlenen hüzün düşerdi şehrin en metruk sokağına. Taşları yerinden oynardı bu ölü sevici kentin… Belki de dirilirdi kemikleri un ufak olmuş sevda. Yüzü tanınmaz hale gelmiş bir hikâyeyi toparlama çabasındayım. Ellerim yazmaya bu kadar yabancılamışken Zihnimdeki bakire fikre tecavüze yeltenen kara bir güruh var. Kelimeler arıyorum… Bulduğum her kelimenin katline bir ferman yazıp yeni bir ölüm muştuluyorum. Biliyorsun, Bir Pazar; Kanlı bir Pazar çürüdü etim. Leş kargası kıvamında Başımda dönen fikrimden kurtulmaya çalışırken, Solumaya çalışırken yüzünü Yaşama sinsi sinsi gülerken Bir Pazar Kahrolası bir Pazar fikrime düştün… Parmak uçlarımda dalgalanan dumanın efkarıyla silkelerim zihnimi, Kıyıda köşede sinmiş tüm bakışların zihnimde açtığı yarayla yaslandım arkama Kahretsin, Seni yine unutamayı beceremedim. Şimdi yalnızlığın ufkumda açtığı yolda Yaslanıp arkamda kalmış tüm sevdalara Kışa siktir çekmeyi beceremeyecek kadar aciz yağan bahar yağmurlarını izliyorum. Azar azar işliyor içime yokluğun Azar azar eksiliyorum şehrinden Azar azar ölüyorum … Hiçbir şarkının nakaratına hapsedecek hayallerimin olmadığının farkındayım. Kırık dökük peri masallarının ucundan çekiştire çekiştire yazıyorum bu öksüz hikayeyi. Yamalı Pejmürde ve küflü şimdi her bir cümlesi. Bir Pazar Kahrolası bir Pazar yargıla beni Fukara gülüşlerim ve askıda kalmış sevişmelerim için Hayta gülüşmelerin yakasına iliştirilmiş utangaç tebessümlere as beni. Kıvrılan yol boyunca yavuklusunu gözleyen tazenin yüzüne yayılan aydınlıkta bul körelmiş kalemimi Tut yakamdan ve alaşağı et yaşanmış tüm tecrübelerimi. Ki; Yorgun sokak köpeklerinin feri gitmiş gözlerindeki kadar bir yaşama sevinci düştü payıma, Yıkılmış caminin ayakta kalan mihrabına hayran bakışların arasında Çürüyen etimden daha ötesini gör artık… Beni bir pazar; Kahrolası bir pazar ertelediğim tüm sevdalarım için yargıla… Mayıs’2011 Aydın... |
sana sövmek de yakışıyor küfür de. çünkü her ikisini de öyle bir asalet atletiyle giydirüyorsun ki;
tümce bittiğinde kimsenin aklında kalmıyor şiirsel güzellikten başka....
gerçekten inanılmazdı....
tebrikler ustama...