işte o hemşirenin not defteriŞiirin hikayesini görmek için tıklayın bilmeyenler hatırlamayanlar için tazelensin anı
durup dururken aslında koyu çalan kırmızıdır bazen buruşmağa yüz tutmuş bir gül de olabilir sol yakamın üstünde ağır cüzzam makamlı korkunç çağrışımlar duyarım ben tazeyim ablacığım kimin sümüklü böcekleri üzerimde dolanır? gün ışığı vurdukça beyazıma ışılar, sevinirim lakin neden tozlanır, pörsür, karanlığa bulaşır hastaneli hastalıklar tırmanır bacaklarıma yüreğimin koridoru gülerek açılacağına neden salındıkça koyulur, kan gibi pıhtılaşır? hangi hastaların ağız kokusu duyulmadan ciğeri yarına bırakılır? sanki topladığım damarlar acilin döşemesine boşalıyor terini sil, paspası dışarı daya, rengini çeksin deme bana ablacığım, ölümün mesaisi yok, anlasana bu merdivenlerde dolanan yalnız sen değilsin ölümün izdüşümleri hipokrat yeminine inanan hastaların hangi midesi İştah kabartıcı bir hap gibi koklanır? kansızlığın buz gibi donuk gözleri: Üşüyorum hiç bir kitap yazmıyor: Okumuyorum aşkın salyalı gece nöbetleri: Korkuyorum umut yemeğe çıktı, kapıyı kapa: Bir çocuk düşürelim ablacığım gene kırmızı değecek beyazlara aah, açılmağa yüz tutmuş bir gülün mesaisi başlasa ablacığım anımsarsın frengili bir kadın vardı Diyarbakır kerhanesinden yüzü kan içinde sabaha karşı polis arabasıyla gelen anahtar deliğinden baksam uzayan gözlerini görürdüm zehirli bir hançer değerdi yüreğime saçlarını kesti ceket çaldı kaç kere denedi kaçmayı; anımsarsın helada göğüslerini camla doğrayıp bilekleri kan içinde bir ilkbahar akşamı ölümün defterine kendi elleriyle adını yazdı ablacığım ne zaman bu anıyla dağılsa uykularım dağlarda tek başına dolanan adar bağırır lakin neden dürbünü, mavzeri, çapraz fişekleri yerine rahminde frengiyi taşıyan kadın ve gözleri vardır açılmaya yüz tutmuş kırmızıya çalar bir gülüm kimselerin durmadığı bir yerde durur kimselerin görmediği nefesleri görürüm bu izler açlığın parmak izleri ilikleri kuruyan çocukların ağıdında oturur rengi solgun sessizliği intihar boğumludur her şey bir yana her şey bir yana dayanamam görürüm ölüm çocukların beyaz gözlerinde kavrulur paspası bırak diyorum, morgun kapısına yaklaşma ablacığım, çocuklar yapayalnız ne kadar çabuk soğur yorgunum başımı dizlerine daya yorgunum her yanımda ahtapotlar dönüyor abla kanserin ve ölümlerin asistanı geliyor yüzünü görmeliyim kapıyı kapa aah nefesler sıkıştıkça hayatın faturası büyüyor mesai bitmeyecek kapıyı kapa |
fazlasıyla ustacaydı..tebrikler..