adı sen olan
karanlıklara örttüğüm aydınlıktır gülüşün
kevserden billur dudakların hayat sunan ve gün doğuran gülüşün zulmete bir tan vakti daha söylenmemiş türküm usul usul yağarken ömrüme senliliğin damlaları kuruyan çöle can verirdi ol vakit nil kururdu firavunun cenneti irem bahçeleri sözlerinde yeniden yazılırdı bir kader, kırılırdı ihanetin elleri bir kelimede boğdum destanları adı sen olan bir kelimede tutsak kalmışsam bugün hüzün dergahında bir hayalle bir çile ve kırk zeytin, bir akrep kıskakacında sineğin kadadında yaşam ve ölüm güllerin beni duysan da bıraksam haykırmayı, bıraksam bir deli tay gibi koşup, süreyya ışığı gibi aydınlatsam sevgisiz kalmış bi-çare yürekleri sen tatdılmamış sevgiden kıymet bulurken boy atardı gidişinin her adımında içimde hüzün gülleri makaslanan kırlangıcın kuyruğu aşka davet mektubu anla, an’la yarış ve ölüm kapıda mahşere ramak var güller bülbüllere diken nasip etmiyor artık simurg bile indi kaf’tan ve aynalardaki akis her yerde bu kadar konuşulmuşken hikayesi Yusuf’un daha nasıl anlatsın bu züleyha yüreğim |