İSTASYON
Şimdi anladım ki;
Gizli öznem sen din. Sen okuyor, Sen düşünüyor, Sen çekiyordum içime. Ben ben olamıyordum,belirtisizliğin de. Bir yükleme bindiremedik bizi, Birbirine bağlanamayan bağlaçlardık, Sıralı cümlelerde Anlatım bozukluğundan ibaret, Devriktik Hiçtik, Biz olamadık. Kafiyemizde olmadı,mış lı miş li kaldık ki Bir masalda bile yer alamadık. Gökten düşen üç elma,yüreğimizi yardı. Sonra fark ettim ki; Geç kalmışım. Saatin beş dakika geriliğiyle kaçırmışım treni Vakit kaybetmeden satmışsın ellerini, Tuttuğun yabancı el en yakınımın dı benim, Biliyormuydun? Bilmiyorum,bildiğini bilmek istemiyorum belkide Kaçan trenin arkasından koşmak aptallık, Soluğum kesilecekti bir yerde, İstasyona varacaktı enin de sonun da o tren, Bir bavul dolusu bilinmezlikle. O gözlerindeki maske neyin nesiydi? Zafer mutluluğumu yoksa, ’Zaten olamazdık biz senle’nin çok bilmişliğimi? Sonra dedim ki ; Nefret aşktan da güçlü bir duygu.. Aşk ’m’ ler ekliyor her duygunun ardına; Unutmam, Özlerim, Severim, Beklerim... Sanki ’m’ lerim karşılık bulacak Nefretse nefret sadece, Eki, tümleci, fiili yok.. Faili meçhul dizelerde, tamlaması yok. Unutturur, Özletmez, Sevdirmez, Bekletmez. Sonra öğrendim ki; Maviydik, siyahtık, beyazın ardındaki koyuyduk senle ben. Renklerin cümbüşünde, gökkuşağını çizemedi(n)k, Allak bullak etti(n)k hayatımı/zı, Soluk Mat. Öğrendim istasyonlarda Ucuz aşk sattığını. Allah versin artık, benden bulma belanı Yeminlerimi iblisine sattım. Alnımın teri gibi Seni de sildim attım. Dilimden çıkmaz sana ne dua ne de beddua Yasin değil Kevser bile çok sana Benim yerime başka(ları)sı okusun Ruhuna Fatiha. Suna A. GÜLSOY |