Eğreti Urbalar Yoksul Çocuklardan AlınırSen yoksun ya Sis kaplar Senden eksik kalan her yanımı Yanıksı is kokar dünyam Zifiri karanlık iner geceye Sancılı rüzgârların esintileri başlar Ve Islık çalan rüzgârın açtığı penceremden Hüzzam şarkıları çalınır kulağıma Eğreti urbalar yoksul çocuklardan alınır Geçirilir sırtıma Hayal dünyasında ışıklar söner Ruhuma düşen karanlığın zehri çöker içime Düş mevsimlerinin ayazı düşer yeryüzüne Sen yoksun ya Avuçlarımın ortasında parçalanır Aynalar camlar Yokluğuna sarıldığım yastıklar diken olur Kanatır bedenimi Zemheri ayının uğultuları üşütür benliğimi Sevda artıklarının eşikleri serpilir kapıma Asırlık aşkların Yamalı elbiseleri giydirilir üzerime Ağızda çiğnenmemiş lokmaların hıçkırık boğumları Tıkar genzimi Sen yoksun ya İçime düşen kokular ürpertir tenimi Harama uzanmış ellerim kanatır yüreğimi Ölü kefenleri sarılır geceye Yetim çocuk ağıtları Akıtır gözlerimden sensizliğe yaşları Zamana bırakılan geçmişin acı çığlıkları Gecenin örselerinde duraklar Ve Yokluğuna sinsi bir tebessüm bırakır Ah avuçlarımın ortasında kaybettiğim Saçlarına dokunmaya tenini okşamaya kıyamadığım Bir kez sevip koklayamadığım Sen yoksun ya yanımda Göçebe sevdaların suskunluğunda avunur Gelmişime geçmişime söverim şimdi |