takvim yapraklarımın yarısından çoğu kopmamıştı, dostlarım henüz eskimemişti... adam olmamı istiyorlardı, para kazanmamı istiyorlardı. umurumda değildi hiç biri… ciğerlerim körük gibi çalışıyordu; realite hayallerimi henüz kısıtlamıyordu, koşabiliyordum umutlarımın peşinden... akıllanmayı düşünecek kadar akıllı değildim. arabaların önünden kıl payı sıyrılarak, karşıdan karşıya geçerken caddelerde, gidecek bir yerim olmadan gidiyordum…
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
GİDİYORDUM şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
GİDİYORDUM şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
İnsan gençlikte toyken duyguların peşinden koşmasını seviyor galişba. Zaten akıl denen şeyi belki daha iyi kullansaydık daha farklı olabilirdi. Duygulara tercüman olmuşsunuz. Kutlarım. Saygılarımla
ne ekersen onu biçersin, demiş atalarımız; en kutsal ekin insanın kendisi, onu da nasıl ekmiş isek, ona göre oluşmuşunu biçiyoruz...Değerli yorumunuza minnetle, saygıyla...
Bazen yapılması çok zor bazen de en doğru olandır gitmek.
Lakin nereye gidilirse gidilsin yine bizle gelmeyecek midir yaşanmış-yaşanmamışlıklar iz bırakanlar? Herşeyi bırakıp gitmek.. İçinde benliğinde seni saran duygular-düşünceler, anılar, hisler bırakacak mı gidilen yerde kişinin kendini kendine?! Kimbilir...
Can Yücel'in dediği gibi;
"hayatından memnun olan yok. kiminle konuşsam aynı şey... herşeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.
öyle "yanına almak istediği üç şey" falan yok. bir kendisi. bu yeter zaten. herşeyi, herkesi götürdün demektir. keşke kendini bırakıp gidebilse insan. ama olmuyor..."
Kimiz zaman gitmek isteriz bir fileye koyabilsek kendimizi işte o zaman gidiş gerçek olacak şairlerin dediği gibi kendimizi de götürüyorsak gidilmek istenen yere gitmelerin bir anlamı da oluyor ... güzeldi kutluyorum...
Seni her türlü eleştiriye açık bir insan olarak gördüğüm için yazıyorum: Bu bir şiirden çok düz yazı olmuş. Sanırım şiir yazmak için kendini zorlamışsın...Sal kendini...Bırak ilham gelsin...O zaman kalem zaten kendiliğinden yazar...
VALLAHİ TEBRİK EDERİM HOCAM....TAM GÖBEĞİNDEN YAKLADIN OLAYI... BENİM ŞİİR DİYE YAZDIKLARIMIN HEMEN HEMEN YÜZDE DOKSANI giriş/gelişme/sonuç BÖLÜMLERİ OLAN, BİR olayı/durumu ANLATAN YAZILARDIR... BU ŞEKİLDE YAZMAK BANA HEM KOLAY GELİYOR, HEM DE KEYİF VERİYOR; YANİ, anlattığım bir "şey" olsun DİYE ÖZELLİKLE DİKKAT EDİYORUM. Buna şiir de, öykü de diyemeyeceksek, başka bir şey demek gerekir, ama ne?... Bu tarz biraz da SAİT FAİK hayranlığımdan kaynaklanıyor, onun tekniği idi bu, benimki onun kötü bir taklitçiliği galiba... Aslında, İbrahim Erzurumlu dostumuzun da azeri ağızla yazdığı şiirleri bu tarzda yazılıyor (yani, bir öykü üzerine kuruluyor)... Neyse ya, adım ıdır, elimden elen budur; karıştırma kafamı, şiir miir yazmayı terk ediveririm haaa... :) TEŞEKKÜR EDERİM... SAYGIYLA.