Yusuf'un Kuyusu
I
Kırık bir şadırvan musluğundan Gözlerimin yalağına akan Bir billur sevda damlası Bekletmekte sabahı Uykusuzluğa yazılan soluk bakışlarla Şahikaya ulaşmış bedenim Hani o benim mangal yüreğim Ütopyasında boğulmakta sevdanın Kim bilir gelir belki diyorum Kim bilir sadece bekliyorum Kim bilir kim bilmiyor bilmiyorum Avuçlarımda ıslanan yağmur damlası Kuru bir çınar yaprağının yangınını Söndürür mü söndürür mü söndürür mü Ey şadırvan Yedi kubbenin beş başlı asesi Ne fışkırır fıskiyelerinden Çoktan kurumuşken Yusuf’un kuyusu II Hüzün şaraba döner Kışkırtan bir eylemin kekre tadıyla Her günah bana döner Keskinleşen mayhoş tadıyla Damlayarak paslı imbiklerden Anlarsın şafağın kollarında Kulaklarında çınlayan gazeli Şahmerana secde eden yılanları Görürsün Ağlarsın sende Doldurursun ayın gamze çukurlarını Kendini boğduğun gözyaşlarınla Peşmürde bir düşüncenin kıssası ile Takarsın koluna ayrılığın pazubentini Anarsın sızlayarak sevdiğini Beş vakit kırk rekât Usanmadan çekersin tesbihini Her günah sana döner Her sevap yazılır geceye Diyerek kapanırsın secdeye III Pepe yüreğim pepe dilim Nasıl çözüldü kelimelerin sevdaya vardığında Kötürümlükten kurtararak yalnızlığını Nasıl da gördün kendini Araf’ın bahçesinde Peşmerge suikastına kurban gitmiş aynandaki yansımanda Ansızın bir gece yarısı O duru gece yarısı Duru ve berrak Berrak ve aydınlık gece yarısı Şehre serenada yeni başlamışken Daha yeni küçük ayı Büyük ayı çoban yıldızı Düşürdük kapıdan at nalını Sorma sen beni sorma Bilirsin sen beni bilirsin Ağılından yorgan döşek yattığımı Pepe yüreğim pepe gönlüm Zamanı mıydı sence çözülmesi dilinin IV Bohçasını toplamış Üşüyen durakları mesken tutmuş Patikalarında bisiklet sürülmemiş Samanyolu Ağzımızda geviş getirirken sevda otunu Göremedik direklerin ardına kurulanı Şehrin damağında pelteleşmiş hain pusuyu Ah le yar Ah ölüm Gördün mü İbrahim’in kınındaki pası Nasıl da yuva yaptı İsmail’in boynuna Çelik kesmiş Samanyolu Leyl olmuş umut tortusu Avuçlarımda kuruyan gün kurusu Ahi dergâhından yükselen Halâ kesilmeyen nedir uğultu Ah aşk Ah leyl Ah Nehar Ah Rabia Tarihin ilk kadın ereni Sevda yortunun noeli Neydi kavuşması yakan içimizi Nedendir bunca yükün yüklenmesi Nasıl dile getirecekti Meryem Rahmine yerleşen sahipsiz spermi V Hatim ettim sevdayı Tane tane inen ayetleri Katre katre yutkunarak Ayrılığın mağaralarında inen her bir vahiyi Kalaylayarak papirüslere Çıkınımdan sabrı arşınlayan duayı Tesbihlerim parmaklarım ile La havle vele kuvvete La havle vele kuvvete Düşün sende Abuk sabuk düşüncelerle Kaptırarak istimlak edilmiş heybeni Ne taşıdı heyben bugüne Neydi aşklarını çürüten Umut Özlem Feodal sevişmeler Ölen her bir düşünceyi deşen akbabalar Heyelana uğramış arzularından başka Gördün mü bugüne dek Firavun’un hiyeroglifinde ab-ı ceşme dair bir şey Bundan değil miydi Musa’nın elindeki asanın Firavuna isyan edip Aşkla yarması okyanusu VI Daha bitmedi henüz bitmedi İspinozun kanatlarında kara kuyu belirmedi Gagası daha yarılmadı Ayrılığın hüzzamını dillendirmedi Daha yüreğinde taze sevdası Sıcak Yer yer tebessüm dokunuşlu bakışları Ama olacak Çanlar parçalayacak guslümüzü Söylenecek kulağımıza ayrılığın kasidesi Ah minen içimde sevdan Minen kolumda ayrılığın pazubenti Ey şadırvan Yedi kubbenin beş başlı asesi Ey Rabia Tarihin ilk kadın ereni Bayram sabahlarının çocuk sevinci Gördün mü geceye tav oldu güneş ışıltısı Gördün mü Yusuf’un kuyusuna düşen yüreğimi Yusuf’un kuyusuna düştü yüreğim Yusuf’un kuyusuna düştü yüreğim Selçuk ERKİ |
ne demeli bilmiyorum
tekrar tekrar okuyacağım nadir şiirlerden
iyiki yazmışsınız