ELbir el (?) var bizden uzak, ama bizimle, bir el ki (belki) evrenin asıl sırrı. onu hissedemedi o altın tilki (hayatı pür hile) kürkçüye gönderilmeden önce. ne de korlu bir öpüşmenin meyvesi (öpüş denli tatlı) ve galaksiler vatandaşlığına (şimdiden) aday o çocuk ki (aklı bizden çok yaşlı), mavi bir uyanışın mahmurluğunda hâlâ. o el ki buram buram inen rahmette (yağmur da deniliyor), nefesinde doyumsuz toprağın (baharda kışkırtıcı çığlıklar atan) sık sık yaptığı doğumlarla (guinness kitabına göre) mutlu kılan hepimizi. müminin içtenliğini hep arş-ı âlâya (tanrı katına yani) ulaştıran tansıksı ayet köprüsünün gizeminde o (ben inanmasam bile). bir zamanlar (gününü unuttum artık) sana “seviyorum, hem de çok seviyorum” dedirten de o (bak buna inanmıştım), yıldız adlarını ezberleten de, beklerken gelmelerini senin. bir ülkü adına hücrede bilenenlere umut (her ne demekse), asılanlara güzellik, yaşayanlara aldanış (dünyada en zevkli şey) hep ondan gelir. o gösterir (gösterecekse) doğru ile güzeli. ama bugüne değin hiç sormadım o nedir. aslında gören var mı, bilen var mı o eli? |