0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
840
Okunma
saçlığını yitirirken ağaçların saçları
kestaneler menopoza girer güz sonlarında.
makamların hüznü büyür tıpkı slav gibi sarı
ve sıtmalı yaprakların karmaşık tonlarında.
savrulurken kuş tüyleri kar gibi çığlık çığlık
bir telaştır inildeyen kilise çanlarında.
vitoşa’nın kalbi acep lülin’e neden kırık
kaç yüzyılın büyüsü bu boyana çamlarında?
en onurlu kartalların köprüsü öyle bezgin
ki uyumuş bir mazinin en sisli fonlarında.
nevski katedrali’nden çıkan isevilerin
çıngırakça ses veriyor haçlar boyunlarında.
en şekerli yıllarımın meyveleri ezilip
cibre gibi bekletilmiş mahzen bidonlarında.
bir zamanki bu cici kent, artık boğazımda ip
olup beni boğacak mı soğuk betonlarında?
troleybüsler hırsız gibi zamanı kaçırıyor
nostaljinin gözü yaşlı müze faytonlarında.
sonbaharın gelişini seyretmek ne kadar zor
çok katlı bir duygunun ahşap balkonlarında.