SONBAHAR SOFYA’SI
saçlığını yitirirken ağaçların saçları
kestaneler menopoza girer güz sonlarında. makamların hüznü büyür tıpkı slav gibi sarı ve sıtmalı yaprakların karmaşık tonlarında. savrulurken kuş tüyleri kar gibi çığlık çığlık bir telaştır inildeyen kilise çanlarında. vitoşa’nın kalbi acep lülin’e neden kırık kaç yüzyılın büyüsü bu boyana çamlarında? en onurlu kartalların köprüsü öyle bezgin ki uyumuş bir mazinin en sisli fonlarında. nevski katedrali’nden çıkan isevilerin çıngırakça ses veriyor haçlar boyunlarında. en şekerli yıllarımın meyveleri ezilip cibre gibi bekletilmiş mahzen bidonlarında. bir zamanki bu cici kent, artık boğazımda ip olup beni boğacak mı soğuk betonlarında? troleybüsler hırsız gibi zamanı kaçırıyor nostaljinin gözü yaşlı müze faytonlarında. sonbaharın gelişini seyretmek ne kadar zor çok katlı bir duygunun ahşap balkonlarında. |