Girdap
göçebe bir sesizlikti beş duyu arası dolaşan
kendinden emin yüreklerimiz tüm yalnızlık şarkılarını yanına almış gecede ruhumuzun ayak izleri şiirler enjekte ederdik damarlarımıza dizeler dize dize çelikti apansız azaplara eş mısralar martıyı ağlatır martının çığlığı zeytin dallarını çağırır gibi mısralar kadını anlatır denizin sırlarını deşifre eder gibi kadının elbisesini sıyırır gibi hayatı ateşe verir gibi dokunsak bir intihar imgesi boğacak geceyi kefenine dolandığımız karanlıklarda anlatmayalım şimdi kendimizi yaralarımız birbirinden farklı olsada kabukları deşersek hepimizin kanı kızıl toprak kokarken avuç içlerimiz biraz ellerimiz yanardı biraz tanrıları yakardık ay doğarken kıvılcımlanırdı sesimiz kalemimize çektiğimiz şehvetle dizelerimiz cayır cayır biraz sevişir biraz ağlardık bilirdik yarında inmeyecek gök şehrimize ışığı söndürür yatardık |